Robot emniyeti konusunda önemli bir fayda sağlayan emniyetli radar sistemi PSENradar ürününe ilişkin bilgiler veren Pilz Türkiye Mühendislik Proje Yöneticisi Agit Çelikten, ürünün robotik hücrelerde her zaman bir risk teşkil eden hücre içindeki operatörü algılayıp, sistemin çalışmasını engellemek için geliştirildiğini ifade ediyor.

Çelikten, “Sistem çalışmaya başladıktan sonra gruplandırılmış sensörler susturulabilir. Robotik sistemlerin yaygınlaşmaya başladığı bugünlerde bu çözüm mevcuttaki riske dair önemli bir yenilik getirecektir.” diyor.

Pilz Türkiye olarak 2020 yılı hedef ve beklentilerinizi öğrenebilir miyiz? Son dönemde ürün grubunuzda yaşanan teknolojik gelişmeler ve yenilikler nelerdir? Öne çıkan ürünlerinizi öğrenebilir miyiz?

Dünya gündeminde olan pandeminin günlük yaşantımızı etkilediği bugünlerde 2020 yılından öncelikli beklentimiz sağlıktır. 2020 yılı hedefimizi sektördeki lider konumumuzu koruyarak ve hız kesmeden, anahtar teslim emniyet revizyon projelerini hayata geçirmek oluşturuyor diyebilirim. Yenilikçilik ilkesini benimseyen Pilz’in odağında her zaman teknoloji vardır. Teknoloji odaklı geliştirdiğimiz ürünlerden örnek vermek gerekirse, Pilz Türkiye ekibi tarafından geliştirilen Türkiye’nin ilk sesle komut alan robotundan bahsedebilirim. 6 kg. taşıma kapasitesine sahip 19 kg.’lık servis robotu geliştirdiğimiz altyapı sayesinde sesle komut alarak çalışıyor. Sektöre yeni bir bakış açısı getireceğini düşündüğümüz robotun, birçok teknolojik gelişmenin öncüsü olacağına inanıyorum. Ayrıca robot emniyeti konusunda önemli bir fayda sağlayan emniyetli radar sistemi PSENradar ve 3 ayrı bölgeyi eş zamanlı izleyebilen PSENscan alan tarayıcı ürünlerimiz gibi teknoloji odaklı geliştirilen ve ilerleyen zamanlarda lansmanını yapacağımız birçok ürün bulunmaktadır. 2020 yılının devamında da yenilikçi ürün ve teknolojilerle hizmetlerimizi Pilz kalitesinde sağlamaya devam edeceğiz.  

Anahtar teslim projeler yaptığınızdan bahsettiniz. Bu noktada süreç nasıl ilerliyor? 

Pilz Mühendislik Departmanı olarak, 5 adımda makina emniyet döngüsünün 3. & 4. adımları olan “Emniyet Tasarımı ve Sistem Entegrasyonu” hizmetlerini 7 bölgede, 11 emniyet partner firmamızla birlikte veriyoruz. Bu adımlar Risk Değerlendirmesi (RA) ile tespit edilmiş, Emniyet Konsepti (SC) ile mutabık kalınmış risk maddelerine istinaden yapılan tasarımlar ve uygulamaları içerir. Aynı zamanda talep doğrultusunda önceden hazırlanmış bir RA veya SC raporu olmadan da doğrudan emniyet sistem entegrasyonu gerçekleştirebiliyoruz. Bu entegrasyon öncelikli olarak revize elektrik ve mekanik çizimlerin oluşturulmasını ve offline programlamanın yapılmasını kapsıyor. Sonrasında ilgili çizimlere istinaden mekanik parça imalatları ve pano imalatı gerçekleştirilip, montaj ve kablolama ile birlikte devreye alma yapılıyor. Baştan sona bu sürecin proje takibi ve teknik detayları Pilz Mühendislik Departmanı tarafından yapılıyor. Ancak belirtmem gerekir ki sağlıklı bir emniyet revizyonu için Risk Değerlendirmesi (RA) ve Emniyet Konspeti (SC) raporları iç veya dış kaynaklarla oluşturulmalıdır. Çünkü bu raporlar çoğu zaman revizyon sürecinin başlangıç aşamasında önemli bir kılavuz oluyor. Türkiye’nin ana otomotiv imalatçılarından birinde yaptığımız bir projemiz, kendi alanında en iyi örnek uygulama ödülünü aldığını gururla belirtmek isterim. Ayrıca Romanya’da otomotiv yan sanayide faaliyet gösteren bir müşterimiz için yaptığımız pres revizyonları projemizi de başarıyla sonuçlandırdık.

PSENradar ürününüzün robot emniyeti konusunda fayda sağladığından bahsetmiştiniz. Konuyu biraz detaylandırabilir misiniz?

PSENradar, radar teknolojisine dayalı koruma bölgesini emniyetli olarak izleyen sensörü ve kontrol kartı ile çözüm sunan bir ürünümüzdür. Buradaki radar teknolojisinin temelini açıklamak gerekirse; 24 – 24,25 GHz dalga aralığında frekans modülasyonu sürekli dalga (FMCW) üreten sensörler ile birlikte algılama yapılır ve bir kontrol kartında emniyetli bir değerlendirme ve çıkış üretilir. Kontrol kartı 6 adete kadar radar sensör ile donatılabilir. Toza, yağmura, ışığa ve buhara duyarsız olan bu sensörler hareketleri algılamaktadır. Hareket algılayan bir teknolojiye sahip olan PSENradar statik durumdaki metale karşı duyarsızdır. Robotik hücrelerde her daim bir risk olan hücre içindeki operatörü algılayıp, sistemin çalışmasını engellemek için geliştirilmiştir. Sistem çalışmaya başladıktan sonra gruplandırılmış sensörler susturulabilir. Robotik sistemlerin yaygınlaşmaya başladığı bugünlerde bu çözüm mevcuttaki riske dair önemli bir yenilik getirecektir.

Robot ve robotlarla çalışan insanların emniyet gereksinimlerine uyması büyük önem taşıyor. Bu bağlamda insan kaynaklı hatalarda günümüzde geçmişe kıyasla bir düşüş söz konusu mu? 

İnsan kaynaklı hatalarda günümüzde geçmişe kıyasla bir düşüş söz konusun olmadığını, aksine bir artış söz konusu olduğunu belirtebilirim. Günümüzde, önceki yıllara nazaran, robot ve robotik sistemler daha uygun maliyetlerle tedarik edilebiliyor. Oluşabilecek tehlikeleri önlemek adına yapılması gereken, konvansiyonel ve/veya kolaboratif robotları sistemlerimize dahil ederken ya da robot içeren anahtar bir çözüm satın alırken ilgili standartları bilmemizdir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda atıfta bulunulduğu üzere bu standartları bilmek yetmez aynı zamanda projelerde uygulamak veya uygulandığını denetlemekle de yükümlüyüz. 2006/42/AT Makina Emniyet Yönetmeliğinde “Makina” haricinde bir de “Kısmen Tamamlanmış Makina” tanımı bulunmaktadır. Yönetmelikte bu tanım “Başka bir makinaya veya kısmen tamamlanmış makinaya dahil edilerek, bu yönetmelik kapsamındaki bir makinayı oluşturması amaçlanan, tahrik sistemi gibi, hemen hemen makina durumunda olan, ancak kendi başına belirli bir uygulamayı gerçekleştiremeyen parçalar topluluğu” olarak ifade edilir. Bu tip makinalara verilebilecek en güzel örnek robotlardır. Kendi başına bir makina sayılabilecek robotlar endüstride hiçbir zaman tek başlarına çalışmazlar. Muhakkak yanlarında bir fikstür vb. ekipman ve uçlarında bir uç ekipmanı ile birlikte kullanılır. Bu durumdan dolayı her ne kadar çok bilindik ve çok güvenilir bir markanın, son derece üst seviyede emniyet sistemleri ile donatılmış bir robot modelini satın alsanız dahi bahsettiğim diğer etkenler robotu ve robot sistemini ayrıca bir risk değerlendirmesine tâbi tutmak durumunda bırakır. Operasyon ancak bu risk değerlendirmesi sonucu alınacak tedbirler sonrasında emniyetli olarak kabul edilebilir. Kolaboratif robotlar Türkiye’de yeni yaygınlaşmaya başlamış olup, konvansiyonel robotlara nazaran hizmeti satan veya satın alan her iki taraf için de gri noktalar barındırmaktadır. Bu tanımlamalarım ülke genelindeki tüm sektörleri düşündüğümüzde geçerlidir. Profesyonel meslek hayatıma otomotiv ana sanayiye proje yapan bir firmada başladım. Oradan kazandığım tecrübelerimi ve Pilz hedef kitlesini göz önünde bulundurduğumda; özellikle Marmara Bölgesi dışında bulunan firmaların ve otomotiv ana sanayi dışındaki sektörlerin robotik teknoloji entegre etmeye çok açık olduğunu söyleyebilirim. Robotlar doğaları gereği hızlı ve kuvvetli cihazlar sistemlerimize dahil ederken emniyet kriterlerini kesinlikle gözetmeliyiz. Amacı bir yerde operatörü tehlikeli ve ağır işten uzaklaştırmak olan bu cihazların, sisteme dahil edildikten sonra yeni tehlikeler ortaya çıkarması yanlış bir metot ile çok olasıdır.

İnsan ve makinaların birlikte çalıştığı alanlarda emniyetin sağlanması amacıyla oluşturulan AB araştırma projesi Rossini nedir? Proje partneri olarak ne gibi katkılar sağlıyorsunuz, destek sunuyorsunuz? 

Rossini sizin de belirtiğiniz gibi bir AB araştırma projesi olup Horizon 2020 tarafından başlatılmıştır. Proje kapsamında 7 ülkeden toplam 13 şirket teori ve pratiği, insan ve makina arasındaki iş birliğinde bir araya getirme planına destek vermektedir. Rossini ismi, üretimde iş kalitesini iyileştirmek için “robot (RObot) destekli gelişmiş algılama (SenSing), zeka (Intelligence) ve çalıştırma” ifadesindeki kelimelerden türetilmiştir. İlgili araştırma projesi Pilz Genel Merkezi tarafından teknik yönetici statüsünde destekleniyor. Pilz projeye robot manipülatörleri ve onlara bağlı sensörlerin geliştirilmesi yönünde katkı sunuyor. Ürün geliştirmesi olarak başlayan bu süreci biz de yakından takip ediyoruz. Bir sonraki adım olan alan uygulama ve örnek proje aşamasında katkı sunmayı planlıyoruz. İlgilenenler daha detaylı bilgiye global sayfamızdan ulaşabilir.

Son olarak robotlarla emniyetli bir şekilde çalışmak için neler tavsiye edersiniz?

Konvansiyonel robotlar ve ekipmanları yüksek kuvvet ve taşıma kapasitesi sahip endüstriyel robotlar olup EN ISO 10218-1 standardına uygun olarak üretilmiş olmaları beklenir. Sisteminize bilinir bir marka dahil ediyor oluşunuz sizi bu standardı bilme gerekliliğinden bir oranda azat eder. Fakat kısmen tamamlanmış bu makinaları sistemlerinize dahil ederken veya onlarla donatılmış hatlar kurarken çevre ekipmanlarının ve kurulan sistemin tamamının emniyetli olmasını garanti altına almanız gerekmektedir. Bununla ilgili de EN ISO 10218-2 robot sistemleri ve entegrasyonu standardı, uygulayıcı veya hizmet satın alan tarafta olmanıza bakmaksızın uymanız gereken bir standarttır. Pilz Mühendislik Departmanı olarak bu gerekliliklerin tamamına hakim olmakla beraber 2020 yılında partner firmalarımızla ile birlikte robotik hücrelerde emniyet revizyonları hayata geçirmek için ilgili çalışmalar yapıyoruz. Kolaboratif robotlar ve ekipmanları düşük kuvvet ve taşıma kapasitesine sahip insan-robot iş birliği için özel olarak imal edilmiş robotlardır. Konvansiyonel robotların aksine üçüncü parti emniyet ürününe ihtiyaç duymayıp özel emniyet fonksiyonları ile donatılmış operatör ile birlikte çalışabilen bu robotlar için geçerli teknik doküman ISO/TS 15066 – Robot ve Robotik Cihazlar – Kolaboratif Robotlar dokümanıdır. Bu doküman, teknolojinin oldukça yeni olmasından kaynaklı olarak, henüz harmonize bir Avrupa standardı halini almış olmasa da bizlere kolaboratif robot uygulamalarında dikkat edilmesi gereken hususlar ile ilgili detaylı bilgiler içeren bir kılavuzdur. Tahmin edilebileceği üzere kolaboratif robot uygulamalarında en sık karşılaşılabilecek tehlike robotun birlikte çalıştığı kişiye çarpması veya onu sıkıştırmasıdır. ISO/TS 15066 bu gibi durumlar için iki adet tanım ortaya koyar; “quasi-static contact” ve “transient contact”. İlk terim operatörün vücudunun bir bölgesinin makinanın/çalışma bölgesinin sabit aksamı ile robot arasına sıkışması, ikinci terim ise robotun darbe etkisini tarif eder. ISO/TS 15066 bu tip sıkışma ve darbe durumlarında çalışan kişinin zarar görmemesi için vücudun farklı bölgelerine ait hız ve kuvvet sınırlarını tanımlar. Pilz olarak, müşterilerimizin kolaboratif robotlu uygulamalarının ISO/TS 15066 gereksinimlerini karşılayıp karşılamadığını belirlemek için HRC Ölçüm hizmeti veriyoruz. Bu hizmet kapsamında danışmanlık ekibi üyelerimiz tarafından operasyon sırasında belirlenen sıkışma ve darbe noktalarında hız ve kuvvet ölçümleri yaparak müşterilerimize raporluyoruz. Böylece müşterilerimizin kolaboratif robot uygulamasının ISO/TS 15066 gereksinimlerine uyup uymadığını belgelemiş oluyoruz.