Röportaj: Bikem Ögünç Demir

İstanbul Teknopark’ta kurulan Pi Robotik, otomasyon ve makine görmesi alanında faaliyet gösteren bir teknoloji firması. Endüstriyel işletmelerin verimliliklerini artırmak ve iş süreçlerini otomatikleştirmek için en son teknolojileri kullanarak yenilikçi çözümler sunan firmanın hikayesi ise Hollanda’dan başlıyor. Pi Robotik Otomasyon ve İş Geliştirme Müdürü Mehmet Ekin ve Yapay Görme Uygulamaları Geliştirme Müdürü Mustafa Sarı’nın bir projede yollarının kesişmesiyle başlayan bu yolculuk bugün başarılı adımlarla sürüyor. Ana uzmanlık alanı “Robot-Vision” olan Pi Robotik’ten Mustafa Sarı ve Mehmet Ekin ile bu alanı ve avantajlarını konuştuk.

Pi Robotik pandemiden kısa bir süre önce kurulmuş olan genç bir firma olmasına rağmen hızlı bir ivme yakaladı. Bu nedenle ben öncelikle bu süreci nasıl geçirdiğinizi merak ediyorum. Pandeminin firmanızın gelişimine katkısı oldu mu?

BEYAZ ET SEKTÖRÜNE ROBOT ENTEGRE EDEN İLK ŞİRKET BEYAZ ET SEKTÖRÜNE ROBOT ENTEGRE EDEN İLK ŞİRKET

Mehmet Ekin: Pandemi bizim için şans oldu. Bazen krizlerden fırsat yaratmak gerekir. Bizim için de bu süreç gerçekten bir fırsata dönüştü. Yeni kurulan bir firma olarak giderlerimizin düşmesi olumluydu. Pandemide işleri patlama noktasına getiren ise şirketlerin insansız üretim yapmak zorunda kalmaları oldu. Çünkü insanı üretim hattından çıkardığınız zaman, yaptığı bütün işlevleri yerine getirmeniz gerekiyor. Tek başına bir robot bunun için yeterli olmuyor. Zira insan gözüyle kalite kontrol yapıyor ya da bir ürün hatalıysa onu ayıklayabiliyor. Haliyle robot vision yatırımı yapmak bu süreçte önem kazandı.

Mustafa Sarı: Meşhur bir söz vardır ya; “insanlık için küçük, bizim için büyük bir adım” oldu. Yurt içinde ve yurt dışında bütün firmaların derdi üretimi durdurmamaktı. Herkes için bir B planı gerekiyormuş ve aslında kimse bunun farkında değilmiş.

Peki, diyelim ki bir pandemi daha yaşadık, o da avantaja dönüşür mü sizin için? Bir pandemi olduğunda, bütün sektörlerde insanlar evlerinden çıkamadığın da firmalar için ne gibi çözümler sunabilirsiniz?

Mustafa Sarı: Büyük firmaların risklere karşı çeşitli senaryoları vardır. Her şey üzerine yüzlerce senaryo düşünülür. Buna rağmen bütün firmalar hazırlıksız yakalanmıştı ve aslına bakarsanız insanlık yine hazırlıksız olacak. Ancak bence Türkiye bu açıdan biraz daha avantajlı bir ülke. Dünyanın pek çok ülkesine göre krizlere karşı her zaman daha hazırlıklıyız. Her sabah yeni bir gündeme uyanabiliyoruz. Güne savaşa hazır başlıyoruz hepimiz. Bir daha pandemi yaşanırsa hangi koşullarda yaşanacağı da önemli bu noktada. İş anlamında biz  avantajlıyız çünkü aslında yaptığımız uzaktan çalışmaya elverişli bir iş. Sonuçta yazılım ağırlıklı bir iş yapıyoruz. Katma değer olarak insanlar oturdukları yerden bir şeyler yapabiliyor. Eğer tarım sektöründe olsaydık illa birileri gidip tarlada domatesi ekecekti. Fiziki olarak yapmamız gereken mekanik işler var ama katma değerin %70, 80’i yazılımda…

Mehmet Ekin: Bazı küçük işletmelere robotik otomasyon sistemleri veriyoruz. Bu tip işletmelerde çalışan sayısı kısıtlı olduğundan her çalışan inanılmaz değerli ve bu çalışanlar mümkün mertebe her gün işe gelmeli. Bu alanda da işletmeler oldukça tutucudur. Robotik otomasyon sistemi verdiğimiz bir müşterimizin çalışanı, yaşadığı olumsuz bir durum nedeniyle bir süre işe gelememişti örneğin. Normal şartlarda bu gibi durumlarda üretim kapasitesi düşer. Ama müşterimiz bu süreçten kısa bir süre önce robot sistemi kurduğu için üretimi aksamadı. Bu nedenle robotik otomasyon sistemleri firmalar için olağanüstü durumlarda inanılmaz bir kolaylık ve alternatif çalışma modeli sunuyor. Aynı zamanda maliyet avantajı da sağlıyor. 

Robot vision; robotik görme firmalara ne gibi faydalar sunuyor?

Mustafa Sarı: Robot vision’da temel olarak konsept kamerayla alınan bir görüntünün analiz edilmesidir. Robotlu üretim yapılması istenen her yerde kullanılabilir. Bizim firmamız 2 teknolojiyi birleştiriyor. Çünkü kurulan robotlarda tıpkı insan gibi görebilmeyi sağlayan uygulamalara da ihtiyaç duyuyor. Örneğin, kaynak yapılacak yer sabit değilse aynen insan gibi görebilmesi oldukça önem taşıyor. Bizim bir tarafta robot ekibimiz var ve bir tarafta vision ekibimiz var. Bazen yalnızca robot uygulaması yapıyoruz, bazen yalnızca vision. Bazen de ikisinin bir arada olduğu robot vision uygulamaları yapıyoruz. Zaten katma değerimiz de orada...  Piyasada ikisini aynı anda yapan firma sayısının az olması ise bizim için önemli bir avantaj. Müşteriye özgü çözümlerde, müşteri yalnızca bizimle muhatap oluyor; onun ihtiyacı olan robot vision uygulamasını sağlıyoruz. Kısaca, robot vision aslında tıpkı insan gibi görebilen ama aynı zamanda robotik işleri de yapabilen sistemlerdir.

Peki “insan gibi görebiliyor ve robotik işleri yapabiliyor” dedik. Robotla üretimde en çok dikkat çeken konulardan biri hata payını minimize etmesi. İnsan gibi görebilme noktasında robotlarda hata payı açısından neler söylersiniz?

Mustafa Sarı: Güzel bir soru; şimdi idealde hiçbir sistem mükemmel, hiçbir sistem hatasız değil tabi; fakat bu iki şekilde hesaplanır. Biz bir mühendislik firmasıyız. Bir teklif verirken firma bunu en başında başta söyler; “şu hassasiyette bu işi yapmak ihtiyacım var” der. Aslında teklif vermeden önce müşterinin istekleri belirlidir. Bazen birden fazla kamera kullanılır, bazen 3 boyutlu kamera kullanılır. Hepsi işin başında hesaplanır. Hesaplandıktan sonra simülasyonları yaparız. Mehmet Bey kendi ekibiyle birlikte A'dan Z'ye simülasyonunu yapar. Dijital ortamda müşteriye bütün sunumlar yapılır. Müşteri üzerinde tartışır, senaryolar konuşulur. Her şeye rağmen sistem devreye alındığında zaten başarılı bir sistem ise bu %99.99 düzgün çalışır. Ancak bu yine de “robot kurdum ve her şey hakikaten mükemmel olacak” demek de değildir. Çünkü robot vision sistemleri aynı insan gibi bir şeylerden etkilenebilir.

Bu durumda “sistemi kurarken bu robotların entegre edildiği ortamların da tasarlanması  önemlidir” diyebilir miyiz? Sizin o ortamların tasarlanmasına yönelik öneri veya müdahaleniz oluyor mu?

Mustafa Sarı: Zaten şirketlerin tecrübe dediği şey burada ön plana çıkıyor. Müşteri, “şöyle bir problemim var ve bunu çözmek istiyorum” der. Siz ve de başka firmalar belki kendi çözümlerinizle gidersiniz. Bizim verdiğimiz tekliflerin çoğunda müşteri sorununu bize anlatır. Biz de nasıl çözeceğimizi anlatıp onu simüle ederek ikna ederiz. İkinci durumdaysa müşteri tam olarak ne istediğini biliyordur zaten. Diyelim ki radyatör üretiyor ve yıllardır ürettiği için neyi nasıl yapması gerektiğini de iyi biliyor; “Hatta veriyor burada” diyor. Biz bazen metal sektöründe çalışan bir firmaya plastik sektöründe gördüğümüz bir çözümün daha uygun olduğunu söyleyebiliyoruz. Çünkü aynı sektörde çalışan insanlarda bazen sektörel körlük olabiliyor. En basit şekliyle kullanılacak bir sensör bile bilgi gerektiriyor. “Reflektörden mi yansıyacak, cisimden mi yansıyacak, ultrasonik mi olacak” gibi çok basit bir sensör bile aslında kendi içinde bir bilgi birikimi gerektiriyor. Çünkü orada doğru sensörü kullanmanız gerekiyor.

Robot vision’un en önemli avantajları nelerdir?

Mustafa Sarı: En büyük avantajlarından biri, çok farklı ürünlere hızlı ve kolayca adapte olabilmesi. Adaptasyon süresi kısalınca üretime daha hızlı geçilebiliyor. Bence bir gereklilik, kaçınılmaz bir kullanım alanı. Üretici firmaların pek çoğu tek bir üretim yapmaz. Üretim sürekli değişir; geometrisi değişir, boyut değişir ya da hiçbir şey tam istendiği gibi mükemmel olmaz. Dolayısıyla sizin bazen mecburen robot vision alanına yönelmeniz gerekir. Bugün standardizasyonu sağlaması, hatasız üretim yapabilmesi ya da bir operatöre ihtiyaç duymadan oradaki bütün prosesleri yerine getirebilmesi bu alanın öne çıkan avantajları olarak sıralanabilir.