Hatırlıyorum da ``akaryakıtın reklamı mı olur?`` diyenlerin sayısı hiç de az değildi.

Farklı bir arayışa girecek ne isteğimiz vardı ne de oluşmuş bir alışkanlığımız.

Benzer bir süreç çay, şeker ve su için de yaşandı.

İçme suyu satın almaya başladığımız yılları hatırlayalım.

Tercih ettiğimiz marka var mıydı?

* * *

Elbette o yıllar rekabetin ya hiç olmadığı ya da oldukça az olduğu yıllardı.

Dolayısıyla reklam ve markalaşmaya olan ihtiyaç bu kadar çok değildi.

Ya şimdi?

Her önümüze gelen benzin istasyonuna girip, akaryakıt alıyor muyuz?

Çay, şeker ya da su ihtiyaçlarımız için tercihlerimiz neler?

İşte tüm bunları reklamcılık sektörü başardı.

Reklamın gücüne inanmayanlar bir kez daha düşünsün!

Bırakın reklamların var olan bir ürünün satışına katkı yapmasını, olmayan bir sektörü bile oluşturacak büyük bir güce sahip.

***

Sanılanın aksine reklamın gücünden yararlanmak için öncelikle ihtiyaç olan şey bütçe değil!

Elbette paraya ihtiyaç var ama aslolan o değil.

Asıl ihtiyaç olan, inanç!

Reklamın gücüne olan inancımız tam ise geriye istikrar kalıyor.

Sabırlı ve istikrarlı olmak hemen her işte başarıyı getirdiği gibi, reklamdan sonuç almak da bu iki sihirli sözcüğe bağlıdır.

Siz hiç istikrarlı bir şekilde reklam yapan ama başarısız olmuş bir firma biliyor musunuz?