Malik Aviral’ın hazırlayıp sunduğu Otomasyon Dünyasının Dünü, Bugünü, Yarını programına konuk olan Entek Teknik Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Terzioğlu, Türkiye’de otomasyon sektörünün tarihi üzerine bilgiler paylaştı.

İTHALAT İÇİN SIRAYA GİRİLİYORDU

1980 öncesi dönemlerdeki ekonomi üzerine görüşlerini paylaşan Terzioğlu, “Özellikle 1980 öncesi döviz ile ilgili hakikaten çok büyük bir darlık vardı. Yurt dışına çıkışlar bile kısıtlıydı, senede bir sefer çıkabilme şansımız vardı. Döviz temin etmek başlı başına bir olaydı. Seyahat için belli miktarda döviz olabiliyordu. İthalat için sıraya giriliyor müsaade ve sıra ne zaman gelirse ancak o zaman ithalat yapılabiliyordu. Bu durum malzeme temininde büyük bir problemdi. Özellikle ihracat ve ithalatı bir arada yapan büyük firmalara avantaj getirmişti. Yurt dışına giden malların bedelinin bir kısmı orada gayri resmi olarak tutulup ve bir sonraki malın ithalatı için peşin ödenip arkasından da sıra gelip malın ithalatı yapıldığında da o para gene yurt dışında bir sonraki ithalat için tutulur olmuştu. İşçi dövizleri biraz kurtarıcı idi o dönemde. Bir ölçüde bizim sektördeki KOBİ’lerin çok azının yaşama şansının olduğu ciddi karmaşık bir durum vardı.” dedi.

YEDEK PARÇALARI TEMİN ETMEK ZORDU

O günün şartlarında genel felsefenin ‘ne üretirsen ya da nasıl üretirsen üret’ olduğunu söyleyen Terzioğlu, üretilen ürünlerin önceden para yatıran, sıraya giren müşterilere dağıtıldığını ve acil ihtiyacı olanlar açısından normal fiyatın çok üstünde bedeller ödenerek temin edilebileceğini söyledi.

Fiyatlar arasındaki bu değişimin ciddi bir enflasyon yarattığını belirten Terzioğlu, “O dönemde Erdemir’e lazım olan cihazları, yedek parçaları temin etmekte gerçekten büyük zorluk yaşıyorduk.Bir sürü kritik acil yedek listeleri hazırlanıyordu. Özellikle bütün makineleri ve hatları yurt dışından gelmiş bir ağır sanayi tesisini o dönemde ayakta tutmak çok zordu. O zamanki adıyla hassas aletçiler olarak bizim durumumuz daha da zordu. Neredeyse hiçbir cihaz yerli değildi. Her ünite başka bir firma, hatta Amerikalı, Japonu ve Avrupalısı ile kurulmuş idi. Bu durumda 20 bin civarındaki cihazları gruplamak ve yedekleme yapmak neredeyse imkansıza yakın idi. Avantaj ise başlangıçta özellikle Amerikalılar kurarken bol bol yedek parça gelmiş ve bunlar o dönemde ambarlara yığılmıştı. Ancak takdir edersin ki bu yeterli değildi ve bizim farklı çözümler üretmemiz gerekiyordu. Özellikle vana parçalarını atölyede tek tek yaptırırdık. Bunların yapılması için iş emirlerinden tut çizimleri ve imal edilmeleri konusunda harcanan malzeme ve iş kaybının maliyetini hiç kimse düşünmek bile istemiyordu. O şartlar altında iken imdadımıza Türkiye'nin otomasyon konusundaki cengaver firmaları Teknim, Elimko, Enelsan, Sistem Teknik yetişti. “dedi.

DÖKÜMANLARI OKUYARAK TAKİP EDİLİYORDU

O dönemlerde çeşitli dergilerden dökümanları okuyarak teknolojik gelişmeleri takip ettiklerini ve bunun da büyük bir kütüphane kazandırdığını ifade eden Terzioğlu, “1970’li yılların başında hala elektrik ve pnömatikten oluşan bir düzen vardı. Özellikle otomasyon dünyasında ölçümler, kaydedici cihazlar bunların hepsi bu formatta idi. Arkasından elektropnömatik, ardından da analog elektronik daha sonra da dijital elektronik ürünler piyasaya çıktı. İlk kez dijital elektroniği kullanarak ürünlerin geliştirilmesi 80’li yılların başlarına denk gelir. Bu ürünlerle birlikte özellikle kontrol dünyasında yazılım konusu yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.” ifadelerini kullandı.

Terzioğlu, herkesin fiziksel olarak gördüğü sinyallerin taşınması, kontrol olayının tek tek cihazlar ile yapılmasının yanında bu yeni durumda bir kutunun içinde bilgilerin gelip bu kutudan bilgilerin gitmesi, büyük görsel paneller yerine ekranların özel bilgisayar monitörlerinin olması özellikle klasik endüstri tarafında çok büyük tepki yarattı diyerek bu tepkiler geçtikten sonra ağır sanayi de ve prosesin yoğun olduğu alanlarda bu uygulamaya geçirildiğini sözlerine ekledi.