ST Endüstri Radyo’da Emine Eroğlu’nun hazırlayıp sunduğu Endüstri Harmanı programına konuk olan Eğitmen ve Yazar Dr. İzzet Memi, insanların sınırlı bir algıda yaşadığını ve bu sebeple kişilerin potansiyellerini ortaya çıkaramadıklarını belirtti. Sonsuz bir potansiyele sahip olduğumuzun altını çizen Memi, zamanımız kısıtlı, algımızı genişletmeliyiz ifadelerini kullandı.  

“HAYATIMIZ BOYUNCA ONUN PEŞİNDEN KOŞUYORUZ; ÖZGÜRLÜK”

İnsanın aslında hayatı boyunca ulaşmaya çalıştığı şey; özgürlük. Bunu kimileri parada, ailede, ilişkide bulabiliyor kimileri de kariyerinde bulabiliyor. Özgürlüğü bulabilmek için akıl kalıplarından çıkabilmek lazım bu da akılda bir yolculuğa işaret eder. Neler düşünüyorum, neyi neden yapıyorum ve nasıl tepkiler veriyorum noktasında bir düşünmeye ihtiyaç duyuyorsunuz. Benim de zaten amacım bu; kendini bilmek, kendini bulabilmek.
Biz sınırlı bir algıda, sınırlı bir bedende sonsuzluk potansiyeli olan canlılarız. Yani bu ne gibi bir noktayı işaret ediyor; potansiyel olarak sonsuz bir potansiyelimiz var fakat ne kadarını deneyine biliyoruz önemli olan nokta burası. Zamanımız kısıtlı ama algımızı geliştirme , işte bu bizim elimizde olan bir şey. 

“ÖNCE MUTLULUĞU FARK ETMEMİZ GEREKİYOR”

Öncelikli olarak mutluluk kavramını fark etmekle ve inanmakla başlamak gerekiyor. Yani bunun olabilme ihtimalini görmeye ihtiyaç var çünkü kişisel gelişim çok hızla yükseldi, popüler oldu ve çok kolay yöntemleri çıktı. Emeksiz yani kredisiz, faizsiz mutluluğu size veriyoruz gibi bir kavram çıkınca bununla ilgilenen ve eğitimini alan kişiler mutlulukla tanışmış oldu. Haliyle onların çevresindeki insanlarda insanın doğasındaki tümevarımsal yaklaşımdan yola çıktı. Böylelikle içsel huzur ve mutluluğu benimsiyormuş gibi kandırılmaya başlandı. Mutluluğa erişebilmem için benim tatmin alanlarımı bulmaya ihtiyacım var. Bunu bulamıyorsam o zaman kendime bir amaç belirlemek durumundayım. 

“DUYGU VE MANTIK ARASINDA SEÇİM YAPMAK PEK MÜMKÜN DEĞİL”

Mantık ve duygu dengesini kurabilmek gerekiyor. Öyle ki; teorik, nörobilimsel ve felsefi olarak aslında birini seçme şansımız yok. Neden? Çünkü; bağ kurmamıza neden oluyor yani ben herhangi bir olayla duygu üzerinden bağ kuruyorum. Ancak bağ kurabildiğim bir şey bir düşünce olabilir. Sonra bu döngü işe giriyor; düşündükçe de başka duyguları tetikleyebilir. O yüzden ikisinden birini seçemiyoruz.