Endüstri Gündemi programında Derya Kumtepe’nin konuğu olan Krohne Pazarlama ve İletişim Müdürü Can Merter, Türkiye’nin jeotermal santraller alanında ciddi yatırımları bulunduğuna dikkat çekerek jeotermal santraller için artı 250 dereceye kadar hiç sıkıntısız çalışabilecek geliştirdikleri çözümü anlattı. 

Jeotermal santral projeleri de aynı artırma tesisleri kadar önem arz ediyor. Prosesindeki kritik hesaplamalar ve yüksek verim sağlaması totalde tüm yatırımı etkiliyor. Bu alanla ilgili gerçekleştirdiğiniz çalışmalar anlatabilir misiniz? 

Türkiye’nin jeotermal santraller alanında çok ciddi yatırımları bulunuyor. Özellikle son 10 yıl içerisinde artan bu yatırımların daha da artacağı görülüyor. Türkiye bu alandaki toplam kurulu gücü yanılmıyorsam 1500 MW’ı geçmiş durumda. Jeotermal projelerinin basit bir mantığı bulunuyor. Yer kürenin ısıttığı yeraltı suları alınıp enerjiye dönüştürülüyor, sonra soğuyan su tekrar ısıtmak üzere yeraltına geri basılıyor. Tesis içerisinde birçok ölçüm noktası bulunuyor. Prosesin yönetilmesi, yeraltı yapılarının kendilerini koruması ve en yüksek verimliliğin sağlanması için kuyu başlarında farklı ölçümler yapılıyor. Dolayısıyla jeotermal enerji santraller buhar ölçümü ya da reenjeksiyon kuyu ölçümleri gibi çok farklı noktada ölçüm enstrümanları kullanılıyor. Biz 10 yıldır jeotermal enerji santrallerine yönelik bugüne kadar önemli çalışmalar gerçekleştirdik ve ciddi bir deneyim sahibi olduk. Dünyanın her ülkesinde jeotermal kaynaklarla karşılaşamazsınız. Türkiye için bu kaynaklar ciddi bir nimet. Biz de ülke olarak bu nimetin meyvelerini topluyoruz. 

Jeotermal enerji santraline sunduğunuz çözümler nelerdir?  

Akış ölçümlerindeki yüksek sıcaklıktaki hatlarda akış ölçümleri dünyanın birçok yerinde kelepçeli ultrasonik cihazlarla yapılıyordu. Bazı yerlerde elektromanyetik akışölçerler bazı yerlerde fark basınç transmitterleri kullanılıyordu. Fark basınç yöntemiyle akış ölçümleri gerçekleştiriliyordu ancak ciddi sıkıntılar yaşandı. Bir kere elektromanyetik akış ölçümü teknolojisinde iç yüzey yalıtkan olmak zorunda. Bu cihazlar 170 ile 190 derece arasındaki sıcaklıklara maruz kaldığında malzemeler ciddi fiziksel deformasyonlara uğrayabiliyorlar ve bunlar da sistemi ciddi zora sokacak cihaz arızalarına yol açabiliyor. Fark basınç yöntemindeyse yeraltından çekilen akışkanın içerisindeki bileşim özellikle sıcaklık düşüklüklerinde bazı birikmelere bazı katılaşmalara yol açabiliyor. Bu fark basınç yöntemindeki impuls borularında çok ciddi problemlere yol açabiliyor. Tıkanmalar, hattın durdurmalarına kadar giden noktalara varıyor. Krohne, bu noktada artı 250 dereceye kadar hiç sıkıntısız çalışabilen çözüm geliştirdi. Bu teknolojiyi Türkiye’deki kullanıcılara bugüne kadar başarılı bir şekilde uyguladık. 2021 yılında daha da yaygınlaştıracağımızı düşünüyoruz.
Tesisin verimliliğini etkileyen en önemli parametre o tesisin durmamasıdır. Tesis durmamalıdır ki birim zaman en etkin şekilde kullanabilsin, en yüksek üretim kapasitelerine ulaşabilsin. Biz tüm partnerlerimize, müşterilerimize ve son kullanıcılara minimum durma ve minimum duraksama vadediyoruz. Verimliliği sağlamanın en etkin yolu da o hatları durdurmaksızın sürekliliğinin gerçekleştirilmesi olarak düşünüyoruz.