İçinde bulunduğumuz dijital çağ, endüstrinin her alanını kendi içine çekerek işleyiş tarzını bugüne kadar alışık olmadığımız bir biçimde tamamen değiştiriyor. Önceleri sadece büyük ölçekli kuruluşların ihtiyacı olduğunu düşündüğümüz dijital dönüşüm, artık pandeminin ihtiyaç haline getirerek hızlandırdığı yeni dönemde, kuralları belirleyen yeni oyun kurucu olarak hepimizi zorlamaya başladı. Belki küçük ölçekli birçok işletme kendilerinin yine aynı koşullarda iş yapmaya devam ettiğini belirtse de, ayakta kalmak için mutlaka yeni şartlara adapte olmaları bir zorunluluk halini çoktan aldı. Adapte olunması gereken benzer şartlar mühendislik eğitiminde de yer alıyor. Dijital çağ öğrencilerin meslek seçimlerini de etkiledi. Veriye uzaktan erişimin ihtiyaç olduğu bazı meslekler belki de yakın zamanda hızla değişim gösterecek gibi görünüyor. Pandemi ile beraber dünyada tüm eğitim alanlarında olduğu gibi mühendislik eğitiminde de zorunlu uzaktan eğitime geçilerek değişim yaşandı. Yüz yüze eğitim kadar başarılı olamayacak bu durum, sonucunu henüz tam olarak bilemediğimiz belirsizlikleri de beraberinde getiriyor. 

Özellikle mühendislik eğitimi ve sahada iş bulma olanakları, pandemi döneminde büyük değişim gösterdi. Eğitimi sahada yapılan çalışmalarla örtüştürmeden sadece telekonferans olarak görüntü ve ses ile uzaktan tamamlamak, eğitim içeriğinde anlatılmak istenenin çok düşük düzeyde anlaşılmasına yol açıyor. Yüz yüze uygulamalı eğitimin yerini asla tutamayacağı bir gerçek. Her ne kadar yüz yüze eğitim kadar etkili olmasa da simülasyon, sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik uygulamaları ile verilen uzaktan eğitim, eğitimin içeriğinin anlaşılmasında ciddi oranda yardımcı oluyor. 

Verdiğim derslerden örnek vermek gerekirse, bu yıl pandemi nedeniyle güz döneminde uzaktan eğitime geçiş yaparak vermiş olduğum “Pnömatik-Hidrolik” dersini normalde laboratuvarda otomasyon uygulamaları ile birleştirirken simülasyon uygulamaları ile aktarmak zorunda kalmıştık. Doğrusunu söylemek gerekirse, Festo’nun desteğiyle öğrencilerimizin ücretsiz olarak kendi bilgisayarlarına lisanslı kurulum yapmalarını sağladıkları akışkan simülasyon programı belirli bir oranda dersin mekatronik otomasyon içeren kısmının öğrenciler tarafından anlaşılma düzeyinde oldukça etkili oldu. Yine başka bir örnek olarak yaz okulunda vermiş olduğum “Mekatronik Sistem Tasarımı” dersinde yeni normale uygun proje ödevi vermiştim. Öğrenciler, bir maske imalat otomasyonunu mekatronik sistem olarak tasarlayacaklardı. Aynı zamanda öğrencileri proje teslimi öncesi uygun olan zamanlarında sahada maske imalat otomasyonunu detaylı incelemeleri için Dayla Mekatronik firmasına yönlendirdim. Sonuçta öğrenciler sahada ortaya çıkan mekatronik ürünle tüm alt sistemlerini kendi tasarladıkları mekatronik sistemi karşılaştırarak değerlendirme fırsatı bulup projelerini teslim etmiş oldular. Benzer örnekler mühendislik alanında farklı derslerle çoğaltılabilir. 

Üniversite-sanayi arasında olması gereken yakın teması, öğrenci bitirme projeleri ve stajlar gibi mesleğe yönelik uygulamalarla artırmak mümkündür. İçinde bulunduğumuz dijital çağda özellikle mühendislik alanlarında üniversite-sanayi arasında karşılıklı etkileşimin her iki tarafa da önemli avantajlar sağlayacağını değerlendiriyorum.

Önümüzdeki aylarda dijital çağın yeni normalinde ortaya çıkan yeni fikir ve gelişmeleri sizlerle paylaşmak üzere, hepinize inovatif robotik çözümlerle dolu sağlıklı bir ay diliyorum.