Ülkemiz maalesef her şeyin rüzgarından bile etkileniyor. ABD’den yayılan uluslararası krizin daha finansal mı, ekonomik mi? söylemleri tartışılırken bizim ekonomimize olan yansıması, olması gerekenden çok daha fazla…
Beklenen ekonomik krizin olası boyutları daha tartışıla dursun, iş dünyasına olan yansıması birçok firmayı hata yapmaya zorluyor. Sözde kriz yönetimi adı altında yapılan işler, tam bir ``kendi krizini yarat`` durumuna döndü. Gereksiz küçülmeler, alınmış yatırım kararlarından vazgeçmeler, işçi çıkarmalar…
Kriz yönetimi adı altında yapılan tüm bunlar, bizim iş dünyasının hastalıklı uygulamaları!

Kriz yönetimi ne demek

Kriz yönetimi kavramının altını doldurabilmek ayrı bir yetenek gerektiriyor herhalde! Kişiye göre de ayrı yorumlanan bu kavramın tam olarak anlaşılamaması birçok hatayı da beraberinde getiriyor...
Bir konuya ``kriz`` olarak yaklaşmak baştan çözümsüzlüğü getiriyor. Oysa her konunun içinde risk ve fırsat vardır. Dolayısıyla da yönetilmesi gereken kriz değil, risk ve fırsatlar olmalıdır. Bu konu ayrı bir yazı konusu olduğu için, ``risk ve fırsat yönetimi nasıl olmalı?`` konusunu önümüzdeki sayılara bırakarak, konunun başka bir boyutunu ele almaya çalışacağım.
Önlem için işçi çıkarılmaz

Ticaret inişli çıkışlı bir grafiği olan, içinde kar ve zararı barındıran bir bütündür. Bazı dönemler çok kar edilir, bazı dönemler sıfır kar ya da zarar edilebilir. Önemli olan şirketin genel durumudur. Anlık kar – zarar hesaplarıyla yeni kararlar alınmamalıdır.
Bu konuda gerçekten çok zor durumda olan ve iflas etme ihtimali bulunan firmaları ayrı tutalım. Ancak, bu durumda olan firmaların bile işçi çıkarma kararı almadan önce çalışanlarıyla toplanarak ortak karar almaları çok daha verimli olacaktır.
Bir de ``önlem`` adı altında yapılan işçi çıkarma durumları var ki, bunu da hiç ahlaki bulmuyorum.
Çok kazandığın dönemlerde 10 katı maaş uygulaması yapmadığına göre, bir dönem zarar etme ihtimalin için de ``zamanında sana kazandıran insanları`` yarı yolda bırakma!
Bunun da 2 sebebi var. Birincisi, pazar payını kaybetmemek için bunu yapma, ikinci ve daha önemlisi iş ahlakı açısından bunu yapma!
Şimdi bu satırlara bakarak hiç kimse ``çalışanlarla işverenler arasında bir ayırım yapmasın``. Ben bu satırları onlarca insana istihdam sağlayan bir iş adamı olarak yazıyorum. ``Senin tuzun kuru`` diyenler varsa, ben bu satırları zaten tuzu kuru olup da; kısa süreli zarar etme ihtimalini göze alamayanlar için yazıyorum.
Herkese iyi haftalar.