90’lı yılların efsane kitabı Peter Senge’in Beşinci Disiplin’i iş dünyasına “Öğrenen Ör güt” kuramını tanıtmıştı. Bireysel öğrenmenin şirket adına yetersiz ve sakıncalı olduğunu ileri süren kuram, çalışanların ekip olarak eğitilmelerini ve öğrenilen bilgilerin insan beyninin yanı sıra kurumsal bellekte yer almasını zorunlu görmekteydi. Endüstri 4.0 düzeyine ulaşmak teknoloji yatırımı yapmaktan daha çok topyekun bilgilenmeyi gerektirdiğinden öğrenen örgüt kuramı “öğrenen fabrika” olarak yeniden karşımıza çıkmakta.

• • •

Öğrenen Fabrika modeli dört sınıftan oluşuyor. Birinci sınıf ürün değeri yaratma odaklı. İlk adım müşteri gereksinimlerini ürün özelliklerine dönüştüren kalite evi (quality function deployment) matrisini kullanmak. Bu matrise değer analizi yöntemi uygulayıp ürün maliyet yapısını rasyonelleştirilmek bu düzeyin ikinci adımı. CAD/CAM/CAE de ilgili teknolojiler. İkinci düzey üretim değeri yaratmayı amaçlıyor. İmalat-montaj-bakım için tasarım, üretim planlama ve kontrol, kalite yönetimi, iç ve dış lojistik ile müşteri hizmetleri bu düzeyin konuları. Bu konularda başarılı olabilmek için de yalın üretim metodolojisi etrafına Robotik, CNC, ERP, PLM ve CRM teknolojilerini monte etmek gerekiyor. Üçüncü düzey bilişim altyapısının oluşturulmasını hedefliyor. Burada imalattan gerçek zamanlı veri toplamaya odaklanılıyor. Veriler hem anında müdahaleler, hem de uzun dönemli iyileştirmeler için toplanıyor. Toplarken MES yazılımları, verileri enformasyona dönüştürürken OLAP küpleri ve Veri Madenciliği araçları bu düzeyin olmazsa olmazları. Dördüncü düzey gerçek dünya ile sanal dünyanın entegrasyonundan oluşuyor. Bunun için önceki sayımızda yer verdiğimiz fiziksel fabrikanın dijital ikizini yaratmak gerekiyor. M2M iletişim, simülasyon, arttırılmış ve sanal gerçeklik, dağıtık ve otonom karar verme ile akıllı ajan teknolojisinin yukarıda sayılan tüm yazılımlarda yer alması bu düzeyin kapsamı...

• • •

“Öğrenen Fabrika” bize Endüstri 4.0’a kalan yolumuzu ve yapmamız gerekenleri gösteriyor!