Royal Ev Aletleri tüketici elektroniği sektöründe 1997 yılında kurulan, Türkiye’de birçok global firma ile iş birliği yaparak ürün ve hizmet sunmaya başladı. 2001 yılına kadar kendini su ısıtıcılarında kanıtlayan firma; yeniliği ve durmaksızın üretimi kendine hedef bilerek bugüne kadar yüzlerce yeni projeye ve üretime imza attı. Royal ailesi, her geçen gün artan çalışan sayısı ile aynı zamanda bünyesinde bulundurduğu; tasarımcı, mühendis ve tecrübeli üretim kadrosu ile yeni ürün projeleri geliştiriyor. Royal Ev Aletleri bugün kişisel bakım, mutfak grubu ve su ısıtıcıları alanında uluslararası global bir firma haline geldi. Günümüzde; elektrikli şofben, saç kurutma makinaları, saç düzleştiricileri, saç maşaları, doğrayıcı grubu, rondo, et kıyma makinaları, tost makinaları, mikser grubu, elektrikli cezve grupları, kettle grupları, çay makinaları ve el blender setleri gibi bir çok ürünü üretmektedir.

Royal Ev Aletleri ne kadarlık bir alanda üretim gerçekleştiriyor?

Royal Elektrikli Ev Aletleri 7 dönüm kapalı alanı ve 12 dönümlük bir antrepo alanıyla beraber toplam 20 dönümlük bir alana sahip. Türkiye’de küçük ev aletleri pazarının yaklaşık yüzde 30’luk kısmını biz üretiyoruz. 18 yıldır üretim gerçekleştiriyoruz. Biz OEM çalışıyoruz… OEM’den kastımız bizim ürettiğimiz ürünleri markalar satıyor. Dolayısıyla markalara satılan bir ürünün üreticisi olarak çok fazla ön plana çıkmamakla beraber aslında işin tamamen mutfağında biz varız.

Royal’in üretim alanına hangi ürün grupları giriyor?

Gıda hazırlama grubu, kişisel bakım ve temizlik grubu gibi küçük ev aletleri ürünlerinin tamamını üretebilme kabiliyetine sahibiz. Beyaz eşya haricinde, yapısal anlamdaki daha küçük ürünlerin üretimini gerçekleştiriyoruz. Türkiye’de üretimi mümkün olmayan, yurt dışından tedarik edilen motor ve parçalar haricinde üretim yüzde 100 bizim tesislerimizde oluşturulur. Ham madde gelir ve nihai ürün olarak bantlarımızdan çıkar. 

Yıllık ne kadarlık bir üretim kapasitesine sahipsiniz?

3 milyon adede kadar üretimimiz mevcut. 

Üretim parkurunuzdan bahsedelim… Ham maddenin üretim prosesi hangi aşamalardan geçiyor?

Ürün Önce tasarımla başlar. Mutabık kalınan tasarımdan sonra kalıplar alınır. Zaten Ar-Ge süreci kendini bu aşamada daha yoğun hissettirir. Ve nihayetinde üretime geçilir. Bu aşamada da ham madde devreye alınırken diğer tedarikler sağlanır. Enjeksiyon baskıları yapıldıktan sonra boyama işlemleri varsa onlar gerçekleşir. Daha sonra bantlarda üretim ve montaj süreçlerine geçilir. Bantlarda kalite kontrol işlemleri de vardır. Ürün satışa hazır halde geldiğinde tekrar bir denetim sürecinden geçirilir. Son süreç de gerçekleştikten sonra satışa çıkarılır. 

Üretim parkurunuzda daha çok ne tipte makinalar bulunuyor?

Enjeksiyon makinası var, boru bükme makinalarımız var, serigrafi makinası ve boyahane hattımız mevcut. Bunların yanı sıra el aletleri, bu alanda bolca kullanılan kalemi oluşturuyor. Montaj ve test hatlarımızda da konveyör şeklinde çeşitli bantlarımız bulunuyor.

Yerli markalarla mı çalışıyorsunuz yabancı mı?

Yerli markalar da bulunuyor, yabancı menşeli markalar da… Çalıştığımız firmaların yüzde 80’ininin yerli olduğunu söyleyebilirim.

Peki, yerli makina sanayini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Royal Elektrikli Ev Aletleri olarak devletten herhangi bir destek ya da teşvik gibi bir talebimiz olmadı. KOBİ ölçeğinde de birçok firmanın destek almadan birtakım işleri başarmaya çalıştığını da gözlemliyorum. Üretim kısmındaki makina sanayine değinecek olursam, milli makinalaşma adına yerli üretimin artmasını umuyorum. Ancak bu noktada bir sıkıntımız var. Yerli makina sanayindeki oyuncu sayısını oldukça az buluyorum. Aslına bakarsanız bizler mühendislik noktasında biraz sıkıntılı bir süreçteyiz. 

Ne gibi? Biraz daha açıklar mısınız?

Bakın, ben ısrarla tedariklerimin bir kısmını özellikle ülkemiz içerisinde üretim yapan firmalardan sağlamak arzusundayım. Bazen bizlere gelen teklifleri değerlendiriyoruz. Aynı üründe yurt dışı menşeliden yüzde 10-15 gibi fazla farklarla yurt içindeki üreticiler de teklif geçiyorlar. Ve ben fiyatın daha yukarıda olmasına rağmen yerli ürünleri tercih etme çabasına giriyorum. Yurt dışından değil, yurt içinden tedarik etmek istiyorum. Bunu ben milli bir sorumluluk olarak görüyorum. Bunun yanı sıra diyelim ki ürünlerinizi tedarik ettiniz, bir mühendislik çalışması yapacaksınız. Kalıp aşamasına geçildiğinde normalde 120 günde yapacağınız bir kalıbı maalesef Türkiye’de bir sene içerisinde toparlayamıyorsunuz ve Ar-Ge sürecinde ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. 

Ama sanki Ar-Ge’ye sanki sanayi yeni yeni adapte olmaya başladı…

Tabii ama bunu aşmış olmamız da gerekiyordu. Bakın ben öz eleştirinin yapılması gerektiği düşüncesindeyim. Kendi başarısızlıklarımıza haklı nedenler bulmaya çalıştığımız sürece, bizim ileri gitmek gibi bir şansımız olmaz. Bunu birey olarak da, devlet olarak da, firma olarak da düşünebilirsiniz. İnandığım bir şey var ki; insanın kendini geliştirebilmesini sağlayan en önemli şey empati ve öz eleştiridir. Dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir adam, kurum ya da devlet bir şeyi başarmışsa biz de başarabiliriz. 

Endüstri 4.0 süreci küçük ev aletleri piyasasında kendini göstermeye başladı mı?

Bu bir süreç meselesi… Bizler birtakım gelişmelerden maalesef ülke olarak geri kalıyoruz. Bu elbette sığınmak anlamında söylemişim gibi gelebilir ama bir şeyin nasıl ki doğma, gelişme ve koşma süreçleri varsa bizim ülkemizde de sanayi aslında yeni yeni varlığını gösteriyor. Belki de Çin’in 20 sene gerisindeyizdir. Bir dönem Çin’den gelen tüm mallar kalitesiz ve sıkıntılı ürünlerdi oysa şimdi bakıyorsunuz dünyanın devleri Çin’de üretim yaptırıyor. Çin ne yaptı? Aşamaları bu şekilde kat etti. Biz ne yapmalıyız? Biz de kendi üzerimize düşen aşamaları bu şekilde kat etmeliyiz. Bizim önümüzdeki tek handikap bu aşamaları hızlı geçmemiz gerektiğidir! 

Bu noktada eğitim sistemimiz yeterli mi? 

Bu sorunuza çeşitli noktalardan cevap verilebilir. Ancak bizde aslında şöyle bir mesele var: Ülkemizde sanayide çalışmak isteyen bir kişi mühendis olabilmiştir ama analitik düşünceden yoksundur. Analitik düşünce yapısının ne olduğunu bilmiyor olabilir ama önünde koskocaman bir diploması bulunuyordur. Bu tip nedenlerden ötürü bizler bugünkü problemleri çok hızlı geçip, kısa zamanda ciddi yol kat etmemiz lazım. Biz aslında şu anda taklit yapıyoruz ki bu da çok doğaldır. Önce taklit edersiniz, sonra tatbik edersiniz. 

Türkiye, makina sanayinde Çin ile kıyaslanabilir mi?

Bu mümkün olamaz, sayısal olarak da olanaksız. Bazı konuları devlet sistematik olarak ele almalı. Büyüme alanları belirlenmeli, stratejiler sağlam dayanaklara oturtulmalı… Örneğin Türkiye tekstilde mi büyümek istiyor, o halde son kullanıcıya tekstil denildiğinde akıllarına direkt Türkiye gelmeli! Veyahut Türkiye denilince makina sanayi gelmeli. Çin gibi kalabalık değiliz, Almanya gibi marka da değiliz. Sonuçta Almanlar ‘Made in Germany’ yazdığında know-how satıyorlar. Netice itibariyle ihtisaslaşmak istediğimiz alanı iyi belirlemeliyiz ki enerjimiz bir noktaya kanalize olabilsin. 

Üretim parkurunuzda robota ihtiyaç duyuyor musunuz?

Söz konusu ihtiyaç şimdilerde kendini göstermeye başladı. Bu noktada birtakım araştırmalar gerçekleştiriyoruz. Parkurumuzda hangi alanda, hangi bölümlerde bu sistemlere ihtiyaç duyulduğunu belirleyerek işe başladık. Bu anlamda düşünen, önümüzü açabilecek kurumlara ve şahıslara ihtiyacımız var. Bu kişilerin fabrikamızı ziyaret edip ihtiyaçları belirleme noktasında yardımcı olmasını isteriz. Bizler asla yeniliğe kapalı bir firma olmadık. 

Depolama süreçleriniz nasıl işliyor?

Depo alanları bizim için gerçekten çok mühim. Şimdiki yerimizden ziyade yeni taşınacağımız Hadımköy’deki alanımızda akıllı depolama sistemlerini kullanarak çok daha efektif bir sistemi projelendirerek çalışmalarımıza yön vermek istiyoruz. Artık bu tip alanların insana bağlı değil, sisteme bağlı olması gerekir ki profesyonelleşmek de bunu gerektiriyor. 

Yatırım hedeflerinizden bahsedecek olursak; 2018-2019 dönemi için piyasayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Yeni fabrika yatırımından bahsettiniz. Biraz açıklar mısınız?

Yapı olarak Royal’dan bahsetmem gerekirse 2018 yılı bitmeden evvel 34 dönem kapalı alan bir fabrikaya geçmeyi planlıyoruz. Hadımköy 3’üncü köprü üzerinde bir yerimiz var. Orada fabrikamızı büyütmek ve yatırımlarımıza devam etmek istiyoruz.