MAKFED Zirvesi’nde ST Endüstri Radyo’nun canlı yayın konuğu olan Saha İstanbul -Savunma Havacılık ve Uzay Kümelenmesi Derneği Genel Sekreteri İlhami Keleş, Saha İstanbul’un kuruluş hikayesini aktararak, “Kuzey Marmara Bölgesi’ndeki yerli ve milli üretici firmaların üretim potansiyellerini kullanarak silahlı kuvvetlerimizin silah sistem ihtiyaçlarını, Savunma Havacılık ve Uzay olarak kendi yerli ve milli firmalarımızla üretebilir hale getirmek için, sanayinin organizasyonu, İstanbul Ticaret Odası, Sanayi Odası, Kalkınma Odası, Teknopark İstanbul ve Savunma Sanayi Başkanlığının motivasyonuyla kurulan bir yapı olsak da çok hızlı bir büyüme kaydederek bütün Türkiye’nin kümesi haline geldik. Şimdi bünyemizde; Malatya’dan, Mersin’den, Ankara’dan, İzmir’den, Bursa‘dan Konya’dan, Kayseri’den firmalarımız var. Öyle olunca aslında İstanbul ismi sembolik kaldı. Saha İstanbul bugün, içerisinde Aselsan’ın Havelsan’ın ve Roketsan’ın gibi 391 tane şirketin, 11 tane üniversitenin yer aldığı, sadece savunma konusunda değil, Türkiye’nin en büyük kümesi haline geldi. Avrupa Kümeler Birliği’ne de ikinci büyük küme olarak girdik” dedi.

Savunma sanayi ve sivil havacılıkta high-tech ürünler kullanıldığı için hem malzeme teknolojileri hem de o malzemelerin işlenmesindeki hassasiyet açısından makina sektörünün   savunma sanayi için çok kıymetli olduğunu söyleyen İlhami Keleş, “Sektörün milli olma gibi bir derdi varsa bu makinaları üretme derdi de olmalıdır. Çünkü savunma sanayi, ambargolara maruz kalınan bir alandır. Bir takım uluslararası organizasyonlar anlamında da karşılıkları vardır. Savunma sanayinde bir şey üretmek için makina ithal etmeye kalktığınızda, bu, kontrole tabii bir statüye geçiyor. Makinayı istediğiniz ülkeden herhangi bir sektöre alır gibi alamıyor ve ambargolara tabii tutuluyorsunuz” dedi. 

MİLLİ MAKİNANIN ÖNEMİ

Akıllı ve gelişmiş makinalar için, belki bakım ve onarım gibi masum gerekçelerle olsa da uzaktan erişim yeteneği açık edilse de başka bir gerekçe ile makinanın log dosyalarına bağlandığınız anda bütün dosyaları transfer edebilme riski oluyor. Bilgi güvenliği ve üretimin sürdürülebilirliği açısından bu makinaların mutlaka milli olarak üretilebilme mecburiyeti bulunuyor. Makina sektörünün kendisini süratle geliştirmesi ve savunma sanayinin ihtiyaç duyduğu makinaları milli olarak üretebiliyor olması milli savunmanın gelişmesi için çok çok önemli bir ihtiyaç” şeklinde konuştu. 
Geliştirilen savunma sanayi sistemlerinde yerlilik oranı arttıkça harcanması gereken efor ve enerjinin de ivmelenerek arttığını söyleyen Keleş, “Önceden yüzde 68‘e çıkmak için 10 birim enerji harcadıysak, 68‘den 70’e çıkmak için belki 50 birim daha çok enerji harcamamız gerekiyor. O enerji şu anda parasal anlamda yok. Savunma sanayine daha çok kaynak ayırmamız lazım ki firmalarımızı daha fazla görevlendirelim” dedi.