Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) tarafından yapılan açıklamaya göre, 2021 mayıs sonu itibarıyla Türkiye'nin serbest bölgeler dahil toplam makina ihracatı 9,2 milyar dolar olarak gerçekleşti.

"SÜRATLE TEÇHİZAT YATIRIMLARINA YANSIYOR"

Covid-19 sürecinin yanı sıra Euro Bölgesi’nin son 21 yılın en yüksek PMI seviyesine ulaştığı hızlı normalleşme dönemini de en iyi değerlendiren ülke sektörü olduklarını aktaran MAİB Başkanı Kutlu Karavelioğlu, "İlk çeyrekte yüzde 18’e yakın artan dünya mal ticareti, son iki çeyrekte birden 5 trilyon doların üzerine çıktı. Küresel ihracatın uzun zamandır yılda 18,5 trilyon doları aşamadığı düşünülürse, bu beklenmedik hızdaki iyileşmenin artçı etkileri olması kaçınılmaz. Mal ticaretindeki değer artışının temel sebebi olarak, endişeyle verilen yüksek siparişlerin kapasiteleri zorlaması gösteriliyor ama küresel enflasyonun, lojistikte yaşanan sorunların ve karaborsaya düşen ya da ihracatına sınırlar getirilen bazı ham maddelerin de fiyat artışını körüklediği bir gerçek. Arz yetmeyecek kaygısı, süratle teçhizat yatırımlarına yansıyor."  dedi.

"ÜRETİM VE TEKNOLOJİDEKİ İŞ BİRLİKLERİMİZİ ARTIRACAĞIMIZIN GÖSTERGESİ"

Devamlı yeni sipariş aldıklarını ifade eden Karavelioğlu, 2019'a oranla 1 milyar dolar fazla dış satım gerçekleştirerek 2020'nin genelinde yaşanan kaybı ilk 5 ayda yerine koyduklarını ve Covid-19 pandemisinin makina ihracatına etkilerini tamamen ortadan kaldıklarının altını çidi. 

Karavelioğlu, "Son 12 aylık sürede 19,5 milyar dolara ulaşan ihracatımız, sene sonu hedefimizi 21 milyar doların üzerine revize etmemiz için bize cesaret veriyor. Diğer yandan, ticaretinin yüzde 70’ini kendi aralarında yapan Avrupa ülkelerinin ihracatımızın yüzde 59,7’sini çekiyor olması çok anlamlı bir göstergedir. Makinalarımızın gördüğü rağbet, üretim ve teknoloji alanlarındaki ortaklıklarımızı kolay artırabileceğimizin de ifadesidir" ifadelerini kullandı.

"PASTADAN ÇOK DAHA KALIN BİR DİLİM KESMEYİ AMAÇLIYORUZ"

Sektör verilerinin Türkiye’nin ürün çeşitliliği, kalite ve rekabet gücü açısından hiçbir eksiği olmadığının bir kanıtı olduğunu kaydeden Karavelioğlu, “AB makine ve tesis mühendisliği pandemi sürecinde önemli bir resesyona uğradı ve makine üretimi dünyada yüzde 6 düşerken AB’de yüzde 14 daraldı. Sektörel STK’ların son raporları, yüzde 98’i KOBİ ölçeğinde olan AB’li makine imalatçılarına verilmekte olan istihdam desteklerinin sürmesi gerektiğini yazıyor. Yüzde 9,7 gerileyen ihracatın ve yüzde 70’lere düşen kapasite kullanım oranlarının normalleşmesi AB için zaman alacaktır. Zaafa düşen Avrupalı KOBİ’ler için önemli bir çözüm ortağı ise, makine sektöründe geçen yılı yüzde 9, bu yılın ilk çeyreğini ise yüzde 28,5 üretim artışı ile kapatan Türkiye olacaktır." dedi.

Dış satımın büyük bir bölümünün yanında ithalatın da yüzde 55’ini AB’den gerçekleştirmenin, Türkiye'yi birçok Avrupalıdan daha Avrupalı yaptığını, ancak söz konusu pastadan çok daha kalın bir dilim kesmenin peşinde olduklarını vurgulayan Karavelioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"AB ve Çin arasındaki ticari kapışmanın artacağına dair işaretler Avrupa Komisyonu’nun güncellenen sanayi stratejisinde yer buldu. Ticaret savaşlarındaki keskinleşme, son 12 ayda 31,5 milyar dolara ulaşan ithalatımızda lehimize sonuçlar doğuracaktır. Türk imalatçılar ile Avrupalı ortaklarının oluşmakta olan yeni zemini en iyi şekilde değerlendireceğine inanıyoruz." 

"DÖNÜŞÜM, TEKNOLOJİ VE VERİMLİLİK YÜKSELTME OLMALI"

Sektörün, ikiz dönüşüm olarak da anılmaya başlanan yeşil ve dijital eş zamanlı dönüşümlerin karargahı konumunda olduğunu dile getiren Karavelioğlu, "Bu olguyu bütün dünyaya kabul ettiren AB ile güçlü işbirliğimizi makina imalatının bütün alt dallarına yaymak için işletmelerimizin sadece dönüşümünü değil, teknoloji ve verimlilik yükseltme gayretlerini de mutlaka teşvik etmeliyiz." şeklinde konuştu.

Karavelioğlu, AB'de sektörün katma değer katsayısı ortalamasının yüzde 34 iken, Türkiye’de bu katsayının yüzde 25’te kaldığına dikkati çekerek, "İhracatta yaratılan yerli katma değer oranında OECD beşincisi Almanya ile aynı seviyede olup da katma değer katsayısında düşük kalmak, firmalarımızın iç talepten daha fazla pay alma ve markalaşarak fiyat rekabetinden kurtulma ihtiyacının net bir ifadesi." dedi.

Çalışan başına 150 bin avro dış satım gerçekleştiren AB'ye verimlilikte yaklaşabilmek adına mevcut istihdamla iki kat daha fazla üretim yapılması gerektiğinin altını çizen Karavelioğlu, krizde kazanılan mevzilerin korunması için ölçeklerin büyümesinin, Türkiye'deki işlerin dışarıya değil iç pazardaki imalatçılara verilmesinin ve teşvik sisteminin ithalatta haksız rekabet unsuruna dönüşen mevcut yapısından kurtulmasının zorunlu hale geldiğini ifade ederek sözlerini tamamladı.