Firma olarak Ar-Ge ve inovasyona önemli yatırımlar yapıyorsunuz. Bu konudaki çalışmalarınız neler?

Kromaş olarak her yıl çok sayıda yeni proje yapıyor ve bunları yeni ürünler olarak ürün gamlarımıza katıp müşterilerimize değer yaratmaya çalışıyoruz. Son yıllarda Ar-Ge çalışmaları ile ürün gamımıza kattığımız yeni ürünlerin ciromuzdaki payı neredeyse yüzde 10'a yaklaştı. Son dönemde kabul edilmiş ve devam eden projelerimize ilaveten, iki adet sektöre değer katacak yeni TÜBİTAK projesi başvurusu daha yaptık. Yeni makina yatırımlarımıza devam ediyoruz. Hatta bu aralar yeni bir fabrika yatırımı dahi söz konusu olabilir. 

Türkiye’deki makina sektörünün genel durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Öncelikle Türk makina sektörü gerçekten güçlü bir sektör ve kökleri neredeyse bir asra dayanıyor. Kromaş olarak biz bu noktada ihracat kısmında çok güçlü işler yapıyoruz. Fakat daha efektif ve daha verimli olmamız için sektör olarak özellikle yalın üretim, yalın dönüşüm, verimlilik gibi konuları daha iyi hazmetmemiz ve fiili olarak uygulamamız gerekiyor. Çünkü artık etkili ve verimli bir şekilde üretim yapmayan firmaların maalesef bu yarıştan kopacağı bir süreçteyiz. Endüstri 4.0’ın tüm Avrupa ve dünyada konuşulduğu ve şirketlerin stratejilerini bu dönüşüm üzerine modellediği bir dünyada bizim manuel yöntem ve yönetimlerle yarışta olmamız mümkün değil. İsraf veya verimsizlik konunda toleransımız yok aksi takdirde dünyadaki rekabet gereği bu oyunun dışında kalırız.

Kromaş olarak döviz fiyatlarındaki dalgalanmalar, sizin sektörünüze nasıl yansıdı? 

Son dönemde kurlarda her ne kadar bir gerileme, normalleşme olsa da bu belirsizlik sanayici için en büyük risk. Çünkü bizler günlük planlar değil, daha uzun vadeli plan ve stratejiler yapıyoruz. Dolayısıyla bizin için en önemli parametre piyasanın öngörülebilir olması. Bu hakeza yatırım yapan yani makinamızı alan müşterilerimiz için de geçerli. O nedenle bu dönemde çeşitli senaryolarla önümüzü görmeye ve dövizdeki bu değişime karşı hem kendimizi hem de müşterilerimizi koruyacak önlemler almaya çalışıyoruz. Biz şu anda verimliliğimizi artırıyoruz. Müşterilerimize daha yakın davranıyoruz ve maliyetlerimizi optimize etmeye çalışıyoruz. Mümkünse ithal değil, yerli ürün kullanmaya gayret ediyoruz. Bizim bu dönemde satışlarımızda radikal bir azalma olmadı çünkü fiyat anlamında biz de müşterilerimizle elimizi taşın altına koyduk. Türkiye kapasitesinde bir daralma yaşanması durumuna karşın ihracat anlamında B planları oluşturduk. Yurtdışına seyahatlerimizi yoğunlaştırıp yeni bayilikler oluşturuyoruz. Umarım tüm sanayi dostlarımız bu süreci hasarsız ve pozitif çıktılarla atlatırlar. 

İhraç pazarları hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Övünülecek bir durum değil ama şu an işçilik anlamında maliyetlerimiz neredeyse Çin seviyesine ulaştı. Dolayısıyla böylesi ucuz ve kaliteli işçiliği kullanacak Avrupa’da ciddi bir potansiyel var. Amerika’da, Rusya’da, İsrail’de şu an yeni bir oluşum içerisindeyiz. Bu pazarlar daha önce bizim güçlü olduğumuz pazarlar değildi. Bunların dışında yeni bayi yapılanmalarımız var, Avrupa’da neredeyse bütün ülkelerde varız ve oradaki bayilik alanlarımızı güçlendiriyoruz. 2019 yılında Uzak Doğu’ya yönelik hedeflerimiz var; Malezya, Singapur, Tayland gibi güçlü ülkelerde yeni bayi yapılanmaları planlıyoruz.