Ortalama bir insanın, zamanının yaklaşık yüzde 90'ını kapalı mekânlarda geçirdiğini biliyoruz. Dünya Sağlık Örgütü'ne (WHO) göre hava kirliliği insan sağlığına yönelik en büyük çevresel tehdittir.
İç mekân hava kalitesi (IAQ), modern binaların hava sızdırmazlığındaki çarpıcı artış ve havalandırma eksikliğinden önemli ölçüde etkilenmiştir. Binaları daha hava sızdırmaz hale getirmek, onları gerçekten daha enerji verimli hale getirirken, iç hava kalitesini ise olumsuz etkileyebilmektedir. İç hava kalitesinin insan sağlığı ve konfor ihtiyaçlarına en uygun seviyede sağlanabilmesinde başrol; iklimlendirme sistemlerindedir. Yetersiz IAQ seviyelerinden kaynaklanan “hasta bina sendromu”, ofis çalışanlarının sağlığını ve üretkenliğini önemli ölçüde etkiler. Hasta Bina Sendromu (SBS) ve diğer Bina İlişkili Hastalıklar (BRI) ile ilgili sorunlar, pandemi öncesinde de önemli bir gündem maddesi idi, ancak Covid-19 pandemisi ile birlikte iç hava kalitesi en önemli tartışma konusu oldu. Bu süreçte havalandırma ve iklimlendirme sistemlerinin kritik rolüne dikkat çekilince gözler klima santrallerine çevrildi.

“SAĞLIK, KONFOR VE ENERJİ VERİMLİLİĞİ ARASINDAKİ İDEAL DENGENİN KURULMASI ÖNEMLİ”

Aldağ A.Ş.’nin Ar-Ge Yöneticisi, Makine Mühendisi Hamza Sonkur, klima santrallerini tasarlarken “sürdürülebilir iklimlendirme koşulları”nın gözetilerek, “Sağlık, Konfor ve Enerji Verimliliği” arasındaki ideal dengenin kurulması gerektiğinin altını çiziyor. Aldağ A.Ş. Ar-Ge Merkezi’nin pandemi döneminde çalışmalarını yoğunlaştırdığını söyleyen Sonkur, bu çalışmaları şöyle özetliyor:
“Pandemi döneminde temiz, virüsten arındırılmış hava talebi, konfor talebinin önüne geçti. Havayı şartlandırırken aynı zamanda filtre de eden klima santralleri için filtrasyon birincil odak noktası haline geldi. Kullandığımız filtrelerin daha verimli olabilmesi için uzun soluklu Ar-Ge çalışmalarımız oldu. Yine bu süreçte bazı ‘doğru bilinen yanlışlar’a da hem kendi bünyemizde hem de müşterilerimiz ve sektör mensupları ile yaptığımız görüşmelerle ışık tutabildik ve seminerlerimizle bir farkındalık yaratmaya çalıştık. Bunların başında Hepa filtreler geliyor. Pandemi sürecinde, daha önce sadece belirli özellikteki projelerde kullanılan Hepa filtrelerin klima santrallerinde kullanımı tartışıldı. Hepa filtreler, normalde çok geniş yüzey alanına sahip, partikül tutuculuğu da çok yüksek olan filtrelerdir. 

HEPA FİLTRELER SANTRAL İÇİNDE DEĞİL, HAVANIN MAHALE ÜFLENDİĞİ ÇIKIŞ ÖNCESİNDE OLMALIDIR

Hepa filtrelerin partikülleri tutabilmesi için, üzerinden havanın ancak belirli bir hızla geçirilmesi gerekir. Belirli bir hava üfleme hızı aşıldığında Hepa filtre, partikülü tutamayabiliyor. O hızı aşmamak için Hepa filtre kullandığınız klima santralinin hava geçişinin kesit alanını, yüzey alanını büyütmeniz, kabaca bir hesapla dört katına çıkarmanız gerekir. Temel beklenti; HVAC ekipmanının kapladığı alanın az olmasıdır. Ayrıca ölçülerdeki bu büyüme doğrudan maliyeti de etkileyecektir. Bu durumda satılabilir bir ürün olmaktan çıkacaktır. Biz Hepa filtrelerin, santralde değil, havayı mahale üflemeden önce kullanılmasının daha uygun olduğunu söylüyoruz. Klima santralinden gelen hava mahale üflenmeden önce kanalın kesit alanını ölçeklendirerek hava hızını istediğiniz seviyeye düşürebilirsiniz. 
Ana hatlarıyla hijyenik havalandırmayı tanımlayan ve 2018 yılında yenilenen DIN 1946/4 standardı da santral içinde HEPA filtre kullanımını öngörmüyor.

HEPA FİLTRELERİN KLİMA SANTRALLERİNDE KULLANIMI

Klima santrallerinde kullandığımız F7, F9 filtrelerin de sertifikalandırılmış olması lazım. Eurovent F7-F8 sınıfını yeterli görse de cihazı testlerden geçirdikten sonra filtre sınıfını onaylıyor. 
Biz bugüne kadar klima santrallerimizde F9 kullandık, Eurovent Model Box testlerinde de hep F9 sınıfımız onaylandı. Yeni standarda göre PM1 yüzde 60 olarak tanımlanıyor. Ama siz aynı kasaya bir Hepa filtre takarsanız, bunun sınıflandırmada bir tanımı, yeri yok. Bu sebeple Hepa filtreli bir santralin Eurovent’te bir karşılığı olmadığı için testlerini yaptıramazsınız, sertifikalandıramazsınız.

YENİLİK FİKİRLERİNE; DOĞRULANANA, ONAYLANANA KADAR TEMKİNLİ YAKLAŞMAK GEREKİYOR

İklimlendirme, havalandırma sistemlerinin sorgulandığı pandemi döneminde pek çok yöntem ele alındı, farklı görüşler öne sürüldü, tartışıldı. UVC, plazma, ozon ve pek çok uygulama konusunda çok fazla farklı görüşün yanı sıra bu uygulamalar konusunda yeterli bilgi olmamasına rağmen bir tür bilgi kirliliği ortaya çıktı. Bu yöntemlerin geçerliliğinin ve ticarileştirilebilirliğinin kabul edilmesi için çok daha fazla bilimsel temelli araştırma ve uygulama örnekleri gerekiyor. Biz ancak bilimsel kabul görmüş, doğruluğundan emin olduğumuz, standartların doğruladığı yöntemlere itibar edebiliriz. Dolayısıyla daha iyisi doğrulanana, otoritelerce onanana kadar en güvenilir seçenek; filtre kademelerinin en doğru biçimde belirlenmesi olduğunu düşünüyoruz.”

YAPI FUARI - TURKEYBUİLD İSTANBUL REKOR SAYIDA ZİYARETÇİYİ AĞIRLADI YAPI FUARI - TURKEYBUİLD İSTANBUL REKOR SAYIDA ZİYARETÇİYİ AĞIRLADI