2020 yılında kurulan ve taşıma araçlarının intralojistik süreçlerine yönelik insansız alternatifler geliştiren ZGN Otonom ve Robotik Kurucusu Özgün Yabalak,  “Bizim amacımız yüksek maliyetli olan endüstriyel çözümleri optimize ederek, daha kompakt çözümlerle yüksek verimlilikte sektöre kazandırabilmek. “ diyerek; şirketin kuruluş sürecinden faaliyet alanlarına, sektörün taleplerinden rekabet avantajlarına kadar geniş bir yelpazede sorularımızı yanıtladı.

Özgün Bey sizi tanımak isteriz...

ZGN Otonom ve Robotik şirketinin kurucusu ve teknik projeler yöneticisiyim. Lisans eğitimimi Mekatronik Mühendisliği bölümünde, yüksek lisans eğitimimi de Elektrik Elektronik Mühendisliği bölümünde tamamladım. Robotik, otomatik araçlar ve otomasyon sistemleri her zaman ilgimi oluşturan konular olduğundan, şu anda yaptığım iş de buna göre şekillendi.

Bizlere kariyerinizden ve ZGN'nin kuruluş sürecinden bahsedebilir misiniz?

Üniversite döneminde aday mühendis olarak Roketsan’da savunma sanayi ile kariyerime başlangıç yaptım. Orada daha çok aviyonik sistemler, yer sistemleri, kalibrasyon, nişangah gibi konularda çalıştım. Esasında otomatik karar alma, karar destek sistemlerine göre yapıların oturtulması gibi birçok çalışma vardı. Bununla birlikte otonomi her zaman çalışma alanımın içerisinde olan bir konuydu. 2016 yılında Hannover Fuarı’nda ve diğer birçok fuarda Endüstri 4.0 workshoplarına katılma şansına eriştim. Otonomi alanında çalışmaya burada karar verdim ve dönüşümde İstanbul'a gelerek start-up firmalarda bu konu üzerine çalışmaya başladım. Otomotiv sanayide ve küçük robotik firmalarda butik projelerde çalışmalar gerçekleştirdim. 2018 yılında Tat Gıda firmasında Dijital Dönüşüm Yöneticisi olarak çalışıyordum. 2020 yılında pandemi ile birlikte ZGN Otonom ve Robotik şirketini kurdum.

Bizim farklılıklarımız nerede ortaya çıkmalı, nerede daha farklı olmalıyız, nerede daha güçlü olmalıyız kısımlarını esasında rakiplerimizle birlikte belirledik.

Şirketinizi tanıyabilir miyiz? Sektörde hangi hizmetleriniz ve ürünlerinizle faaliyet gösteriyorsunuz?

ZGN, tamamen endüstriye yönelik transpalet, forklift, truck gibi taşıma araçlarının intralojistik süreçlerine yönelik insansız alternatifler geliştiren ve bunu giydirilir ve modüler yapıda üreten bir şirket. AR-GE, yazılım, elektronik ve mekanik geliştirmeleri iç kaynaklarıyla gerçekleştiren, 15 kişilik bir mühendislik kadrosundan oluşan bir mühendislik girişimi diyebiliriz ZGN için. Bizim amacımız yüksek maliyetli olan endüstriyel çözümleri optimize ederek, daha kompakt çözümlerle yüksek verimlilikte sektöre kazandırabilmek.

Otonom dönüşüm sistemi ürününüz AVT hakkında bilgi verebilir misiniz?

AVT, endüstriyel araçlar için otonom dönüşüm sistemi. Tamamen modüler ve giydirilebilir bir teknoloji olarak standart bir altyapıda, yani araç, marka, model ve tipinden bağımsız olarak manuel araçlara, otonom çalışma yeteneği kazandırıyor. Yanı sıra otonom robot olarak geliştirilmiş araçlara da yine endüstriyel otonomi özelliğini kazandıran bir sistem.

Sektörünüzdeki rekabet ortamı nasıl? ZGN Robotik olarak rakiplerinize avantaj sağladığınız noktalar neler?

2019 yılında biz sektöre bu fikri lanse ettiğimiz zaman arkadan gelen rakiplerimiz olmadı değil. Zaten AGV sektöründe bulunan arkadaşlarımız da bu konuya eğilim gösterdiler. Bu bizim için bir avantaj oldu diyebilirim. Çünkü kendi sistemimizi kıyaslayabileceğimiz rakiplerimizin olması bizim için oldukça değerliydi. Bizim geliştirdiğimiz sistem AVT sistemi iken, bunun yanında Senfoni isimli bir sistem mevcuttu. Ayrıca büyük endüstriyel araç üreticilerinin Toyota'nın ve Still’in bu konularda yaptığı çalışmalar vardı. Ancak onları maliyet tarafından eleyebiliyorduk. Bizim farklılıklarımız nerede ortaya çıkmalı, nerede daha farklı olmalıyız, nerede daha güçlü olmalıyız kısımlarını esasında rakiplerimizle birlikte belirledik.

Yüksek katma değerli ürünlerin daha düşük maliyetle üretilmesini sağlayarak, son kullanıcıya ulaştırma maliyetlerinin düşmesini sağlamak bizim en büyük amaçlarımızdan birisi.

Şirketinizin amacı ve motivasyonu nedir?

Amacımız düşük maliyetlerle, hızlı ulaşılabilir bir teknoloji sunmaktı. Esasında yüksek katma değerli ürünlerin daha düşük maliyetle üretilmesini sağlayarak, son kullanıcıya ulaştırma maliyetlerinin bir nebze de olsa düşmesini sağlamak bizim en büyük amaçlarımızdan birisiydi.

KIZILDENİZ’DEKİ KRİZ TÜRK İHRACATÇISINA AVANTAJ SAĞLAYABİLİR KIZILDENİZ’DEKİ KRİZ TÜRK İHRACATÇISINA AVANTAJ SAĞLAYABİLİR

Endüstriyel giyilebilir teknolojilerin çalışma mantığı ve avantajları nasıl?

Endüstriyel giydirilebilir teknoloji; herhangi bir tabana bağlı olmadan, bağımsız olarak farklı noktalarda, alanlarda, kişilerde veya araçlar üzerinde de kullanılabilen sistemdir. Araca doğrudan bir bağımlılığı veya kalıcı bir değişiklik etkisi yoktur. Biz bunu kendi sektörümüzde şu şekilde kullanıyoruz: Bizim AVT ürünümüzü alıp bir transpalet istifleyici üzerine uyguladınız. Daha sonrasında bir forklift veya farklı bir endüstriyel araçta daha büyük bir fırsat gördünüz. Bu sistemi istifleyici üzerinden doğrudan alıp sadece belirli bir kablo değişimi olduktan sonra farklı bir araca hızlı bir şekilde uygulayabiliyorsunuz. Daha sonra çok basitleştirdiğimiz kalibrasyon süreçleriyle de o aracı kullanmaya devam edebiliyorsunuz. Bizim endüstriyel taraftaki giydirilebilirlik bu kısımdan geliyor.

Endüstriyel giydirilebilir teknolojilerin araca doğrudan bir bağımlılığı veya kalıcı bir değişiklik etkisi yoktur.

AVT sistemine fabrikalar tarafından rağbet nasıl?

Türkiye'de bu tür yüksek vizyoner düşüncelerin bir maliyeti ve bir bedeli var. Bildiğiniz gibi bir kısmına biz teklif verdik, bir kısmını şu anda sahada devreye aldık, bir kısmını almaya devam ediyoruz. Ama bunun yanında gittiğimiz 10 fabrikadan 8’i rahatlıkla bu teknolojiye ikna oluyor. Diğer ikisi de sürekli bizim iletişim halinde kalıyor. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, Ege Bölgesi’ndeki pazarın yüzde altmışı bizde. Marmara Bölgesi’nde ve İç Anadolu Bölgesi’nde ciddi bir pazar hacmimiz var. Son zamanlarda Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden çok ciddi talepler aldık. Yine Akdeniz Bölgesi’ndeki büyük ahşap üretici firmalar da ürünlerimize çok ciddi rağbet gösteriyorlar.

Ürününüze ilişkin müşterilerinizin en çok merak ettikleri neler?

İlk merakları, bunun bir insanlı forklift kadar veya bir transpalet kadar hızlı çalışıp çalışmayacağı oluyor. Çünkü endüstride otonomi devreye aldığınız anda 1 m/sn kuralı vardır. Bu İSG’nin zorunlu olarak koyduğu bir kuraldır. Ancak bu araçların gözden genellikle kaçırılan bir noktası var; bu araçlar durmuyorlar, bu araçlar yemek molası veya ihtiyaç molasına çıkmıyorlar. Bu araçlar 2 vardiya boyunca aralıksız olarak çalışabiliyorlar. Bu da normal olarak insanlı olarak gerçekleştirilen bir operasyon kapasitesinin çok üzerinde bir verimlilik sağlıyor.

Verimlilik noktasında ve işletmeye fayda noktasında somut veriler sunabilir misiniz?

Bir kağıt fabrikasında devreye aldığımız sistemde, A noktasından B noktasına bir taşımayı, vardiya içerisinde insanlı bir forkliftle saatte 29 defa gerçekleştiriyorlardı. Bizim sistemimiz vardiya saatine bağımlı olmadığından, bu taşımayı günün sonunda hiç durmadan yaptığı için saatte 39 - 40 kez taşıdığını kanıtlayabiliyoruz. Bu da operasyonel verimlilik noktasında ciddi bir kazanç.

Endüstriyel araçlar tarafında biz bu araçların daha yüksek teknolojiyle kullanım ömürlerini artırmayı hedefliyoruz. Bizim birincil hedeflerimizden birisi bu.

AR-GE tarafında üzerinde çalıştığınız, hayata geçirmeyi planladığınız yeni modüller, yeni teknolojiler var mı?

Biz donanım tarafında sistemlerimizi tamamen erişkin noktaya ulaştırdık. Şu anda biz tamamen yazılım kısmına odaklanıyoruz. Bir server filo yazılım yönetiminde, farklı araç ve modellerin, farklı modül kullandıkları lokalizasyon tarafında olsun kontrol sistemleri tarafında olsun, bunları tek bir altyapıda kullandırabilecek yazılımlar üzerinde çalışmalarımızı gerçekleştiriyoruz. Yurt dışında stratejik partnerler ile ilerlediğimiz bazı yazılımsal süreçlerimiz var. Bunları in-house ederek kendi iç bünyemizde devreye alma konusunda çalışmalarımız devam ediyor. Yani bizim artık donanımdan ziyade esas çalışma noktamızı yazılım oluşturuyor.

Sizin sunduğunuz teknoloji bir noktada geleneksel istif makinelerinin ömrünün sonuna gelindiğini kanıtlıyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Hayat pahalılığı artık hepimiz için kaçınılmaz bir şey. Bu durumdan ilk önce endüstri etkileniyor, endüstriyel ürünlerin fiyatları yükselince de son kullanıcı etkileniyor ve burada esasında bizim amacımız doğrudan bu araçları elimine etmek değil. Yani elde olan bu araçların genellikle 30 yıl civarında bir kullanım ömrü oluyor. Endüstriyel araçlar tarafında biz bu araçların daha yüksek teknolojiyle kullanım ömürlerini artırmayı hedefliyoruz. Bizim birincil hedeflerimizden birisi bu. Yine pahalı bir çözümü devreye almalarındansa daha kompakt, tasarruflu ve yüksek verimlilik sağlayacak bir otonom aracı devreye almalarını önermek istiyoruz. Bir personele bağımlı kalmadan üstelik.