Vorne, dünyanın birçok ülkesinde tercih edilen bir marka. Bunda kullanıcıların ihtiyaçlarına uygun çözümler geliştirmesinin ve yeni teknolojilere odaklanmasının rolü büyük. Bu yıl konforu ve güvenliği artıracak birçok yeniliğe odaklanan firmanın çalışmalarını, Genel Müdür Yardımcısı Murat Demir’den dinledik.

Vorne’nin başarı hikayesini öğrenebilir miyiz?

Markamızın kalıpçılıkla başlayan bir hikayesi var. Vorne, ilk dönemde bu sektörün lideri konumundaki Alman firmalarına yan sanayilik yaparak bu sektöre girmiş. Asıl uzmanlık alanı kesme kalıpçılığı ancak hacim kalıpçılığında da kendisini geliştirmiş. Yan sanayilikten sonra sektördeki açığı görmüş aslında Vorne. Bununla ilgili Ar-Ge çalışmalarına başlamış ve 2002 yılında çift açılım sistemini üretmiş. O dönemde Türkiye’de bunun üretilebileceği çok mümkün görülmediği için ciddi bir şaşkınlık yaratmış ve inanılmaz bir talep görmüş. Alman üreticileri bu konuda tekel olduğu için, ürünler de çok yüksek fiyatlarla satılıyormuş. Bu anlamda Vorne de hızlı bir büyüme kaydetmiş. 2002 sonrasında da yeni ürünlerle ilgili çalışmalar yapıp 2007’ye kadar küçük atölyesindeki sistemiyle çalışmaya devam etmiş. 2007 sonrasında şu anki fabrikanın yatırımı yapılmış. Yaklaşık 15 bin metrekarelik kapalı alanda bir tesis kurulmuş. Bu, Vorne’nin markalaşma hikayesinde çok önemli bir yer edinen bir hamle olmuş. Burada fabrika kurulurken tamamen Almanların kullandığı fabrika sistemi birebir oluşturulmuş. Bu üretim sistemi ilk malzemenin girişinden son mamulün çıkışına kadar ve bunların test yöntemlerini de kapsayan süreç olarak oluşturulmuş. Sistem yalın mantığıyla ürünün hızlı akışının tam olarak uygulanabilmesi üzerine oluşturulmuş. 2007’den sonra da çift açılım sistemi, tek açılım sistemi ve sürme sistemlerine yatırım yapılmaya başlandı. Fabrikanın faaliyet alanında ise sistem firması olmayla ilgili ciddi çalışmalar yapıldı. Sektörde Vorne’yi diğer firmalardan ayıran en önemli özellik de bu; Vorne müşterilerine bütünsel çözümler sunan ve bu çözümü diğer disiplinlerle bir araya getiren bir yapıya kavuşmuş durumda. 15 bin metrekareyle başlanılan fabrika, 50 bin metrekarelere çıkmış durumda. Üretim kapasitesi de 15 milyon adet parçalara kadar çıkabiliyor. Fabrikada yatırımlar da devam ediyor. Kısa vadede düşüncemiz üretimimizi 3 katına çıkarmak. 

Faaliyet alanlarınızı ve mevcut ürünlerinizi detaylarıyla anlatır mısınız?

Açılım sistemleri dediğimiz pencere sistemleri, sürme sistemleri ve kapı sistemleri olmak üzere üç ana faaliyet alanımız var. Bununla birlikte bunu farklılaştıran önemli noktalardan biri de profilin cinsi. Profillerde, pencere ve kapılarda çoğunlukla PVC kullanılıyor, bununla birlikte alüminyum ve ahşap profiller de mevcut. Nitelikli pencere tarafından bakarsak, katma değeri yüksek ürünlerin ahşapta yoğunlaştığını söyleyebiliriz. Ürün grubumuzu bir piramit oluşturup sayarsak; ahşap, alüminyum en geniş alanda PVC yer alıyor. Büyük oranda PVC üretimi yapıyoruz. 2007’den sonra PVC dışında nitelikli pencerelerle ilgili çalışmalarımız da başladı ve şu an üç ürün gamında üretim yapıyoruz. Bununla birlikte bizim sektörle ilgili sertifikalandırma çalışmalarımız var. Almanya’da bu sektörün standartlarını yazan iki enstitü var. Biz bunların her ikisine de akredite bir firmayız. Bütün ürünlerimizin tüm testleri ve sertifikalandırma çalışmalarını burada gerçekleştiriyoruz. Son dönemde hırsız güvenliğiyle ilgili çalışmalarımız var. Türkiye’de hırsız güvenlikli aksesuarlarıyla ilgili sertifikalandırılan ilk firma olduk. Hırsız güvenliğiyle ilgili geçmişten gelen bir çalışmamız vardı, son dönemde bunu somutlaştırıp bir sistem haline getirdik ve yaklaşık bir ay önce belgelendirdik. Bu, pencerenin bütününe verilen bir belgedir. Profil, cam ve aksesuar bütün bir yapı oluşturuyor, biz bu yapının tümüne sertifika aldık. Sektörde yaygın olarak kullanılan paralel sürme sistemleri üzerine de bir sertifikalandırma çalışması yaptık. Ömür testlerinde ve sistem sızdırmazlık testlerinden de başarıyla geçtik ve sürme sisteminde de Alman kuruluşlar tarafından sertifikalandırılan ilk Türk şirketi biz olduk. 

Bu yıl gündeminizde başka ne gibi yenilikler var?

Bu sene mekanik sistemlerin dışında elektromekanik sistemlerle de ilgili çalışmaya başladık. Temelde bizim ürünlerimiz bir pencerenin iskeletini oluşturuyor. Pencereye hareket veren aksamları üretiyoruz. Dönme hareketini, çift açılım hareketini, sürme hareketini yaptıran aksesuarların sistemlerini ve metal aksamlarını üretiyoruz. Bu metal aksamlar manuel olarak kullanıcı tarafından hareket ettiriliyor. Tamamen kişinin kol gücüyle hareket ettirilen mekanizmalar bunlar. Temelde 30-40 kilogramlık bir pencereyi açmak-kapamak sorun olmazken, bugün mimari çözümlerle birlikte teraslarda, kış bahçelerinde gözlemlediğimiz 400 kilograma varan kanatların hareket ettirilmesinden bahsediyoruz. Bu noktada ısı ve ses izolasyonlarının da hareketle birlikte gerçekleştirilmesi gerekiyor. Bunu da yapabilecek en doğru sistemler bizim kullandığımız mekanik sistemler. 400 kg’lık bir sistemi 60 kg’lık bir ev hanımı tarafından hareket ettirileceğini düşününce çok da kolay olmadığını anlıyoruz. Böylece bu sistemlerin hareket ettirilmesi için, bunlara entegre lineer ya da servo motorların kullanılabileceğini ve programlanabileceğini göz önünde bulundurduk. Hırsız güvenliğiyle ve kullanıcı güvenliğiyle ilgili programlanması, kanatlar açılıp kapanırken insanların zarar görmemesi için elektronik ve elektromekanik, yani entegre lineer ya da servo motorlarla entegre edilebileceğini düşündük ve bu konuda çözümler üretmeye başladık. Bu sene fuardaki ana konumuz da bu oldu. Kullanıcının evde olmadığı zaman dahi bu sistemleri istediği şekilde programlayabileceği çalışmalar yaptık. Evde olmadığınız bir zamanda evinizi havalandırmak isterseniz, uzaktan bir tuşa basarak bunu sağlayabilirsiniz. Akıllı bina teknolojilerine entegre edilebilecek bir sistem. Önümüzdeki süreçte bu sistemlerin daha da yaygınlaşacağına inanıyoruz. Biz mekanik aksamda belli bir noktaya ulaşmış bir firmayız, bu mekanik aksamın uzaktan kumanda ya da cep telefonu aplikasyonlarıyla kontrol edilebilir seviyeye çıkartmayı hedefliyoruz. 

Güvenlik ve konfor üzerinde durduk daha çok ama bu saydığınız elektronik çözümler yaşlı ve engelli bireyler için de hayatı kolaylaştırıcı özellikler sunuyor aslında.

Evet, şu an bariyerleri yok etmek üzerine. Bu şu demek; normalde sürme ya da kapı sisteminde bir eşik bulunur. Bu eşikler aslında kullanım konforunu kısıtlayan unsurlardır ama sızdırmazlık için vazgeçilmez noktalardan biridir. Biz işte bu eşikleri aşmak için çalışmalar yaptık. Evinizde tekerlekli sandalye kullanan bir birey varsa balkona çıkışının pek mümkün olmayacağını tasavvur edebiliriz. Bizim firmamız için engelli dostu bir firma tanımını gönül rahatlığıyla kullanabiliriz. Sadece üretimde engellilere yönelik Ar-Ge çözümlerini ön planda tutmakla kalmıyoruz, yasal zorunluluğun dışında da çalışan birçok engelli iş arkadaşlarımız mevcut. Biz bu sorumlulukla çözüm üretmeye kafa yorduk ve eşikleri tamamen zemine gömülü sistemler hazırladık. Bu eşiği yok ederken ısı ve ses izolasyonu da yapan bir sistem oluşturduk. Bunun yanında toz girişini de engelleyen çalışmaları ihmal etmedik. Pencere, cam temizliğini kolaylaştırmak için de bir çalışmamız oldu. Pencereler genelde bir taraf sabit, bir taraf hareketli şekilde yapılır, biz iki tarafa da açılabilir sistemler oluşturduk. 

İhracat kısmınız da oldukça güçlü. Hangi ülkelerde ürünleriniz bulunuyor? 

Biz dış pazarda da kuvvetli bir firmayız. Ürettiğimiz 100 birim ürünün 30 birimini iç pazara, 70 birimini yurt dışına satıyoruz. 40’ın üzerinde ülkeye ihracatımız var. Ukrayna, Rusya, Romanya en kuvvetli olduğumuz ülkeler arasında geliyor. Polonya, İspanya, Portekiz, İtalya, Belçika, Hollanda gibi Avrupa ülkelerine de ihracatımız başladı. Buralarda ofisler kurmaya başladık. İlk olarak Polonya’da bir ofis açtık, daha sonra İtalya’da bir ofisimiz oldu. Yeni dönemde İran’da ve Kazakistan’da çalışmalarımız oldu. Ukrayna ve Romanya’da da ofislerimizi oluşturduk.  Afrika’yla ilgili ciddi çalışmalara başladık. Kuzey Amerika pazarına da açılıyoruz, özellikle iki yıldır bu bölgeye yoğunlaşmış durumdayız. Bu pazarla ilgili bir analiz yaptık ve ihtiyaç duydukları ürünleri de ürün gamımıza kattık. Şu anda bu bölgede Arjantin, Şili, Brezilya, Meksika gibi ülkelerde ticaretimiz başladı, iki yılda iyi de yol aldık. Şunu gözlemledik; global manada ciddi anlamda potansiyelimiz var. Bunu insan kaynakları ve yatırımla desteklersek tüm dünyada pazar payımızı arttırabileceğimizi düşünüyoruz. 

Kapasitenizi arttırmayı planladığınızı söylemiştiniz. Bu konuda somut adımlarınız olacak mı bu yıl?

Kapasitemizi artırmak için otomasyon yatırımları yapıyoruz. Kurulu tarafımıza bakarsak; ciddi bir preshane gücümüz, enjeksiyon kuvvetimiz var ve kaplama ile ilgili iyi bir tesisimiz bulunuyor. Bizim dar boğazlarımızdan biri, bu ürünlerin montaj edildiği alanlarla ilgili… Otomasyonla kapasite artırımını hızlandırma çalışmaları sürdürüyoruz. Temel nokta otomasyon ve Endüstri 4.0 ile ilgili yapılacak çalışmalar. Endüstri 4.0 bir mite dönüştü gibi ama bizim için anlamı çok net ve açık; insan gücünün azaltıldığı noktaların çoğaltılması lazım. Özetle fabrikaların dijitalleştirilmesi gerek aslında. Biz bu yatırımları halihazırda yapmış durumdayız.