Adı bilgisayar bütünleşik üretim iken doktora tezime konu olan dördüncü endüstri devrimini bugün geldiğimiz noktada iki ana yapı altında ele almanın daha sağlıklı ilerlemelere yol açacağını düşünmeye başladım. Düşüncemin temelinde Endüstri 4.0’ın homojen bir kavram olmaması yatıyor. Kavramın ilk anlamı şirketin tüm operasyonlarının yeni nesil dijitalleşmesi! Şirketin operasyonlarını iç ve dış olarak ikiye ayırabiliriz. İç operasyonlar departmanlardaki ve hiyerarşik katmanlardaki faaliyetler. Bu faaliyetleri birbirlerine bağlamanın adı dikey entegrasyon. Dış operasyonlar da şirketin tedarik zincirindeki partnerleri arasındaki işlemler. Eğer partnerlerin veri alış verişini bir ağ üzerinden gerçekleştirmekte olanağı yaratılmış ise buna yatay entegrasyon diyoruz. 

Dikey ve yatay entegrasyonları gerçekleştirmekle hemen Endüstri 4.0 düzeyine çıkılmıyor.  Dijitalleşme ne kadar artarsa düzey o kadar yükseliyor. Yazılım ajanları, arttırılmış gerçeklik, işbirliği robotları, büyük veri ve analitik yazılımlar, dijital ikiz vb. kullanıldıkları oranda firma Endüstri 4.0 zirvesine yaklaşıyor. Burada asıl aktarmak istediğimiz Endüstri 4.0’ın iş tarafı.   

* * *

Endüstri 4.0’ın ikinci tarafı da ürünler! Bu yeni dönemin ürünleri öncekiler gibi pasif değiller. Reaktif, proaktif, interaktif ürünler. Reaktifler çünkü etrafında olup bitenlere reaksiyon verebiliyorlar. Örneğin bir ayakkabı sahibi basket oynarken tabanını kalınlaştırabiliyor, yağmurlu havada bota dönebiliyor. Proaktifler çünkü öngörü ile davranabiliyorlar. Örneğin bir otomobil lastiği kabaklaşacağı haberini 45 gün önceden haber vererek fren mesafesinin artma riskinden sürücüsünü koruyabiliyor. İnteraktifler çünkü diğer ürünlerle karşılıklı etkileşim ve işbirliğine girebiliyorlar. Örneğin sürücüsüz araçlar birbirleriyle haberleşerek ulaşımı optimize edebiliyorlar. 

* *

Benim önceliğim üretim sisteminin değil ürünlerin Endüstri 4.0 düzeyinde olmasıdır! 

Hadi iyi seneler…