Enerjisini Üreten Fabrikalar programında Derya Kumtepe’nin konuğu olan SolarEdge Türkiye Müdürü Cemil Tolun, “Bugün solar invertör piyasasında dünya lideri haline gelen SolarEdge, son 4-5 yıldır Türkiye piyasasında da adından çokça söz ettiriyor. Türkiye ‘de önce dolaylı daha sonra doğrudan yerleşik firma kurarak, güçlü bir ekiple birlikte ürünlerimizin satış pazarlama ve servis hizmetlerini sunuyoruz” dedi.

İnverter, güneş enerji sistemlerinin kurulumlarında çok önemli bir ekipman. Nasıl çözümler sunuyorsunuz, SolarEdge‘in avantajları nelerdir?

Güneş enerjisi sisteminin belki de yüzde 10’luk maliyetine tekabül eden ama sistemin ürettiği bütün enerjiyi kontrol eden, bütün elektriği şebekeye aktaran invertörlerimizle öne çıkıyoruz. İnvertörler hem ilk yatırımda hem de sistem ömrü boyunca hem kontrol ve takibini, hem de izlemesini yaptığınız sistemin beynini oluşturuyor. 
İnvertör, diğer malzemelerin kullanımını azaltabilen, enerji üretimini daha verimli yapabilen, aynı sahada daha fazla panel kurulmasını, gücün artırılmasını ve daha fazla elektriğin üretilip şebekeye aktarılmasını sağlayabilen bir cihazdır. SolarEdge tam da bu noktadan hareket ederek invertör tasarımında modül bazlı elektroniğe yatırım yaparak, ‘optimizer’ çözümünü geliştirdi. Bu çözüm sayesinde, panellerin hepsini toplayıp bir invertöre bağlamak yerine, önce ayrı ayrı optimizer’lara bağlıyor, böylece panelleri birbirinden bağımsız kılabiliyoruz. İşin özeti, SolarEdge‘in optimizer’leri bağlı olduğunda gölgeli bir panelden bir miktar kaybınız olsa da diğer paneller maksimum enerjiyi sürekli vermeye devam ediyorlar.  

Bu çözüm aynı çatıda yapılacak kurulumdan üretilen elektriği de artıracak. Bu, doğrudan bir gelir artışı demek. Her panelde akıllı elektronik cihazlar olduğu için panelleri tek tek takip edebiliyorsunuz. Anlık olarak gücünü, enerjisini, gerilimini ve akımını son 5 yılı kayıt altında olacak şekilde SolarEdge‘in ömür boyu ücretsiz sunduğu bulut tabanlı portal’ından internete çıkan cihazla izleyebiliyorsunuz. Modül bazlı teknoloji, aynı zamanda bakım işlemlerinde de muazzam bir kolaylık demek. Çünkü çatıda bir arıza olduğunda çatıya birini yükseğe çıkarmanız gerekiyor, arazi santrali gibi yürüyerek dolaşırken bakım işlemi yapamıyorsunuz. Yüksekte çalışmak da her zaman bir problemdir, zira bakım personelinin bunun eğitiminin almış olması gerekiyor.  
Büyük fabrikalardaki yöneticiler, paneldeki arızayı oturduğu yerden, nokta atışı görmek istiyor. Bu sayede gereksiz yere çatıya çıkmaktan da kurtuluyorsunuz. Nokta atışı ile bakım işletim süreçlerini çok daha düşük maliyetle ve kolayca yapılabiliyor. 

Çatılarda bir de güvenlik sıkıntısı var. Normal olarak çatı üzeri GES sistemleri son derece güvenli sistemlerdir fakat binaların zaten var olan yangın gibi afet gibi risklerinde; çatının üzerinde yüksek gerilim üreten bir üretecin bulunması, acil durum personelinin, itfaiyenin müdahalesine engel teşkil edebiliyor. Geleneksel invertörlerle yapılan bir sistemde şalteri kapattığınızda, panellerin üzerine güneş geldiği yani aydınlık olduğu sürece orada 1000 volta kadar varan bir yüksek voltaj oluyor. Bu voltajda müdahale yapmak çok büyük problem olduğu için voltajın kapatılması gerekiyor. GES’lerde modül bazlı elektronik sistemlerini kullandığınız zaman, yangın ve afet gibi risklerde her paneli tek tek kapatmanız da mümkün oluyor, böylece riski de ortadan kaldırmış oluyorsunuz. 
Herhangi bir acil durumda yüksek gerilimin olmadığı güvenli müdahale edilebilir bir sisteme sahip oluyorsunuz. İşte SolarEdge, bu avantajların hepsini birleştiren bir ürün olarak optimizerli invertör sistemini tasarlayıp piyasaya sürdü. Bugün 26 ülkede doğrudan 133 ülkede de dolaylı satış kanallarından kurulmuş sistemleri var. 

İnvertörler, sizin de dediğiniz gibi GES’lerde gizli kahramanlar. Gelecekle ilgili beklentilerinizi ve öngörülerinizi öğrenebilir miyiz?

Dünyada merkezi enerji santrallerinden dağıtık enerji sektörüne doğru bir geçiş trendi var. Yani elektriğin çatı üzeri güneş santralleriyle, tüketildiği yerde üretilmesi söz konusu. Günümüzde, doğrudan tüketildiği yerde kendi enerjisini üreten evler, fabrikalar ve işletmelerin sayısı her geçen gün özellikle gelişmiş ülkelerde hızla artıyor.
Elektrikle giden araçların artık evlerde, iş yerlerinde şarj edilmesi için gerekli altyapıların kurulması gündemde. Bugün, SolarEdge‘in portföyünde elektrikli araba şarjı yapan invertörler dahi var. Yani evinize, çatınıza bir solar sistem kurduğunuzda seçtiğiniz invertör modeline göre o cihazın üzerindeki kendi konvektörüyle birlikte elektrikli arabanızı şarj edebilecek duruma geliyorsunuz, Ayrı bir cihaz almanıza ya da ayrı bir şarj cihazı istasyonu kurmanıza gerek kalmıyor. Bunun ötesinde “depolama” yine devreye giren konular arasında.  Cep telefonlarımızda ve bilgisayarlarımızda kullanılan pillerin daha büyük kapasiteli olanları üretilmeye başlandı. Tüketiminizin üstünde bir üretim olduğunda o fazla enerjiyi akülerde depolayıp daha sonra güneşin olmadığı saatlerde tüketiminizi karşılamanız söz konusu. SolarEdge bütün bu alanlardaki eğilimleri gördüğü için hem Güney Kore‘de bir lityum iyon akü üreticisi ve bunun yanısıra UPS kesintisiz güç kaynağı üreticisi satın aldı, hem de İtalya‘da elektrikli araç donanımları üreten bir firmaya yatırım yaparak satın aldı. Bu teknolojilerin hepsi birbirleriyle etkileşim halinde olduğundan, teknoloji geliştirme noktasında bunların hepsi bütüncül bir yaklaşımla geliştirilirse, entegrasyon durumundaki verimsizlikleri ortadan kaldırarak çok daha kapsamlı güzel çözümler sunabilecek hale geleceğiz. SolarEdge de bu yönde adımlar atmaya devam edecek. 

Enerjisini Üreten Fabrikalar Zirvesinde siz de katılımcı olarak yer aldınız. Sergilediğiniz Optimizer’li invertör ürününüz hakkında bilgi verebilir misiniz? 

Evet, optimizerli invertörlerimizin çeşitli güç sınıflarındaki modellerini ve versiyonlarını orada sergiledik, büyük ilgi gördük. Türkiye‘deki lisanssız elektrik üretim mevzuatı yenilendi ve artık kendi elektriğini üretmek isteyen bir tesisin, çatısına güneş enerji sistemi kurmasının önü açıldı. Üstelik, bunu aylık mahsuplaşma dediğimiz bir formatta yapabilecek, yani üretim ve tüketimin birbirleriyle aynı anda olmasına gerek kalmadı. Siz 1 ay boyunca toplam ürettiğinizi toplam tükettiğinizle aylık mahsuplaşabiliyorsunuz. Mahsuplaştıktan sonra eğer fazla tükettiyseniz o elektriğin her zamanki gibi normal bedeli neyse aynı bedeli ödüyorsunuz. Eğer tükettiğinizden fazla ürettiyseniz, ürettiğiniz elektriği kendi tarifeniz üzerinden belirli bir miktar dağıtım bedelini düşerek devlete satabiliyorsunuz. Ancak burada amaç öz tüketimi maksimuma çıkarmak. Projelerin fizibilitesini en iyi noktaya getiren, fabrikanın tükettiği kadarını üretecek sistemlere odaklanmasıdır. 

Ekonominin yavaşladığı ve kapasitelerin düştüğü dönemlerde elbette bu elektrik tüketimleri de düşüyor ama Türkiye‘nin çok dinamik bir ekonomisi var. Projelerin fizibiliteleri, santrallerin 30 yıllık ömürleri olduğu, uzun vadeli bir yatırıma imza atıldığı düşünülerek, en azından 6 ay, 1 ya da 2 sene içinde üretimin ve tüketimin tekrar yükseldiği dönemler ile gelecek zamlar da dikkate alınarak yapılmasında çok büyük fayda var.  Bir de bu yatırımı yapmak, elektrik maliyetinin de kontrol altına alınmasını sağlıyor.  Çünkü sanayici şu anda ön göremiyor. Zam geliyor, az geliyor, çok geliyor, sanayici o ya da bu kaynaktan alıyor ama kendi elektriğini ürettiği zaman artık birçok fabrika ve sanayicinin en büyük maliyet kalemi olan enerji ön görülebilir hale geliyor. Bu, ülkenin rekabetçiliğinin, ihracat kapasitesinin artması ve her anlamda bir sonraki seviyeye gelmesi için geçilmesi gereken çok önemli bir faz. 

Endüstriyel tarafta yatırımcıların beklentileri neler? Amorti süreleri ile neler söylersiniz?

Güneş enerjisi sistemlerinin maliyetleri yıllar içerisinde hızlı bir düşüş yaşadı. Şimdi geri dönüş süreleri yeni mevzuat ve aylık mahsuplaşma üzerinden hesaplanıyor. En önemli etkenlerin başında kullandığınız elektriğin tarifesi geliyor. Çünkü sanayide özellikle bazı OSB‘lerde çok rekabetçi fiyatla kullanılan elektrik tarifleri var. Bazı yerlerde OSB dışında daha yüksek tarifeler var fakat hangisi olursa olsun hepsinin bir artış trendinde olduğu ve artmaya devam edeceği kesin. 

Bu sistemlerin geri dönüşünde elektrik tarifesinden sonraki en önemli etken, tesisin bulunduğu yer, tesisin çatısı, çatısının eğimi ve nereye baktığıdır.  Çünkü yapılacak panel yerleşimi güneye mi bakacak bu önemlidir. Bizim coğrafyamızda ideal panel açısı yere göre en az 20-25 derecedir. Çatılarda ise statik sorunları olduğundan panellere bu kadar eğim verilemiyor. Birçok tesisin çatısı eski ve üzerine bir yük konulacakmış gibi tasarlanmış değil. Tüm bu nedenlerden dolayı, çatı kurulumlarında panellerin çatıya paralel yerleşimi söz konusu oluyor. Çatının eğimi neyse panellerin de o kadar eğimi oluyor. Oysa lokasyon olarak, İstanbul’daki yerle, güneyde Antalya, Mersin, Isparta, Niğde veya Nevşehir’deki yerin arasında aşağı yukarı %20‘lik güneş ışıma farkı var. Türkiye‘nin kuzeyiyle güneyi arasında yıllık güneşlenme süresi %25‘e kadar fark ediyor. Bu da güneyde 5 yılda geri dönüşü olacak olan bir çatı üzeri GES sisteminin, tıpatıp aynısını İstanbul’a kurduğunuzda 6-6,5 yıla tekabül ettiği anlamına geliyor. Ortalama olarak; bugünkü şartlarda elektrik tarifesiyle Ankara hizasındaki bir güneşlenmeyle ve çok kötü olmayan bir panel yerleşimiyle geri dönüş süreleri bugün 6-7 yıl civarlarındadır. Bu süre ideal projelerde 5 ya da 6 yıla kadar inebiliyor. En olumsuz çatı projelerinde de 8 yıla kadar uzayabiliyor. 

İdeal bir projeyi nasıl özetlersiniz? En ideal proje lokasyona göre mi önem arz ediyor yoksa çatının büyüklüğüne göre mi?

İdeal projenin içerisinde lokasyon var. Türkiye‘nin en çok güneşlenen yerlerinden birinde olması önemli. İkincisi tam güneye bakıyor olması, üçüncüsü statiğin panele 20 derecelik eğim verilebileceğimiz kadar kuvvetli olması. Bu faktörlerin her biri ilk yatırım maliyetini etkiler. Üretimin maksimuma çıkacağı ideal bir senaryo böyle bir çatı kurulumunda yapılabilir. Bu tür projelerde rahatlıkla 4 senede geri dönüş süreleri mevcuttur. 

Bunlar hep basit geri dönüş süreleridir, yani buraya finansman maliyeti katılmıyor ki bu maliyet yatırımcıdan yatırımcıya çok değişiyor. Ülkemizde maalesef güneşlenme konusunda ne kadar avantajlıysak paranın pahalılığı konusunda da o kadar dezavantajlıyız. 

30 yıllık bir enerji santrali kurduğunuzu hesaba katarsanız 5 ile 10 yıl arası bir sürede geri dönüşünü sağladıktan sonra size en az 20 yıl boyunca bedava bir elektrik üretecektir. Uygun finansman da ayarladığında, elektrik tarifeleri de artar ve güneş enerji sisteminde maliyetler aşağı yönde hareketli olursa çok daha da kısalması da mümkün olacaktır. Burada ilk yatırım maliyetine takılı kalmamak, toplam sahip olma maliyetine de dikkat etmek gerekiyor. Çünkü 5 yıllık bir beklentiyle bu projeye girip ondan sonra, “Beklediğimiz performans olmadı, üretmedi, maliyet çıkardı, sigorta poliçemizde problem oldu, fabrikanın sigortasında primi arttı ya da geçerliliği kalktı, kurduğumuzda çatıda gölgeleme yoktu şimdi gölgeleme var ve performansı düştü” gibi birçok risk de mevcut. On yıllardan bahsediyoruz. Bu süreç içerisinde birçok şey gelişecek, değişecek. Sistemin performansını koruması ve başta yaptığınız o geri dönüş hesabının tutması; bakım işletim tarafında sistemin risklerinin en aza indirilmesi için; doğru ürünlerin seçilmesi, belki bir parça ilk yatırım maliyetlerini artırsa da geri dönüş süresinin uzamamasını, daha büyük risklerle karşılaşılmamasını sağlar. O yüzden yatırım yapmadan önce bu faktörlere çok dikkat etmek gerekiyor.