İnşaat ve Malzeme

Depreme Dayanıklı Yapılarda Hedef: Minimum Hasar

YLD Yıldırım Mühendislik Yönetim Kurulu Başkanı ve DEGÜDER Yönetim Kurulu Danışmanı Suat Yıldırım, deprem yönetmeliğinin ötesinde performans seviyelerine odaklandıklarını, güçlendirme projelerinin hem çevresel sürdürülebilirlik hem de ekonomik açıdan en doğru çözüm olduğunu vurguladı.

FOTO: YLD Yıldırım Mühendislik Yönetim Kurulu Başkanı ve DEGÜDER Yönetim Kurulu Danışmanı Suat Yıldırım

YLD Yıldırım Mühendislik Yönetim Kurulu Başkanı ve DEGÜDER Yönetim Kurulu Danışmanı Suat Yıldırım, deprem yönetmeliğinin ötesinde yapıların performans seviyelerine odaklandıklarını belirterek, güçlendirme projelerinin hem çevresel sürdürülebilirlik hem de ekonomik açıdan en doğru çözüm olduğunun altını çizdi.

Firmanızın depreme dayanıklı yapılar konusundaki yaklaşımı ve temel misyonunuz nedir?

Depreme dayanıklı yapı kavramını yalnızca yönetmeliğin gereklerini sağlamakla sınırlı görmüyoruz. Yönetmelikler, mühendisler için asgari standartları belirler. Ancak “deprem dayanıklı yapı” ifadesinden vatandaşın anladığı ile mühendislerin anladığı farklıdır. Yönetmelikteki tanıma göre deprem sonrası can güvenliği sağlanır ama ciddi hasar oluşabilir. Vatandaş ise “hiç hasar almayan” yapıyı düşünür.
Biz projelerimizde, farklı deprem senaryolarında yapının hangi seviyede hasar göreceğini açıklıyor ve karar alma sürecini müşteriye bırakıyoruz. Bugüne kadar hiçbir müşterimiz yalnızca can güvenliği seviyesini tercih etmedi; hepsi minimum hasar seviyesini talep etti. Biz de tasarımlarımızı bu doğrultuda gerçekleştiriyoruz.

Geliştirdiğiniz teknolojiler ve yenilikçi çözümlerden bahseder misiniz?

Deprem yönetmeliğinin üzerinde performans seviyelerine ulaşabilmek için standart yöntemlerin ötesinde çözümler kullanmak gerekiyor. Bu kapsamda enerji sönümleyiciler ve izolatörlü yapı tasarımlarıyla hem yeni projelerde hem de güçlendirme çalışmalarında öncü olduk.
İzolatörlü yapı tasarımı sınırlı da olsa artık yönetmeliğe girdi. Sönümleyici sistemler henüz yer almıyor ancak biz, yönetmeliklerin izin verdiği ölçüde uluslararası standartları uyguluyoruz. Ayrıca bu teknolojilerin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için Ar-Ge çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Çevresel sürdürülebilirlik sizin için nasıl bir öncelik taşıyor?

Güçlendirme başlı başına çevresel sürdürülebilirliğin bir parçasıdır. Bir yapıyı yıkıp yeniden yapmak yerine güçlendirmek, ortalama üçte bir maliyetle hem ekonomik hem de çevresel açıdan çok daha avantajlıdır. Daha az atık ve daha düşük karbon ayak izi anlamına gelir.
Yeni yapı projelerinde de yönetmeliğin ötesinde performans hedefleyerek deprem sonrası hasar ve onarım maliyetlerini azaltıyoruz. Bu yaklaşım, sürdürülebilirlik hedefleriyle de örtüşüyor.

Öne çıkan bir projenizi ve yaşadığınız zorlukları bizimle paylaşır mısınız?

Özellikle endüstriyel yapılarda “sıfır duruş” ile güçlendirme konusunda uzmanlaştık. Bunlardan biri, 27.000 m² alanda, 6 bloktan oluşan büyük bir veri merkezi güçlendirme projesiydi. Burada en büyük zorluk, merkezin çalışmaya devam etmesi, hassas ekipmanların zarar görmemesi ve hatta bir toz zerresinin bile işlem kabinlerine ulaşmamasıydı.
Çözüm ise sabır, yoğun emek ve yaratıcı mühendislik oldu. Karşılaştığımız her problemi adım adım çözdük. Sadece mevcut teknikleri bilmek yetmiyor; bazen hiçbir standardın çözüm getirmediği durumlarda kendi yöntemlerinizi geliştirmek zorunda kalıyorsunuz.

Önümüzdeki 5-10 yıl için sektörde ne gibi gelişmeler öngörüyorsunuz?

Yaklaşık 14-15 yıl önce, sektör henüz haberdar değilken biz sönümleyicili güçlendirme üzerine çalışıyorduk. Bugün bu sistemlere ilgi artmış durumda. İzolatörler ve sönümleyiciler artık biliniyor. Biz ise şimdiden bundan sonraki teknolojiler üzerinde çalışıyoruz. Detaylarını şimdilik paylaşamasam da, çalışmalarımız sonuçlandığında sektördeki yeni yönelimler net şekilde görülecek.