Çalışmalarına 1969’da nakliyecilik ile İstanbul Pendik'te başlayan Kar Group, her geçen gün büyüyerek ve farklı sektörlerde de ismini duyurarak yoluna devam ediyor. ST Ağır Sanayi Çözümleri dergimizin Temmuz sayısında işleyeceğimiz kireç sanayi için Kar Group Yönetim Kurulu üyesi Erol Üçüncü ile yaptığımız röportajda kendisi genel itibariyle kireç sektörünü değerlendirirken bir yandan da gelecek dönem hedeflerinden bahsetti. Röportajın tamamını dergimizin Temmuz sayısında okuyabilirsiniz.

Kireç sanayisini değerlendirir misiniz?

2018 yılında sektör yaklaşık bir önceki yıl seviyesinde üretim gerçekleştirmiş durumdadır. İnşaat sektöründeki gerileme ve Demir - Çelik sektöründeki artışla telafi edilebilmektedir. 2019 yılında gelişmeler olumlu bir seyir göstermemekle birlikte enerji kullanımı çok yüksek olan sektörde dövizle alınan kömür kullanımı nedeni ile çok ciddi maliyet artışları oluşmuştur. 2019 yılı üretimini en azından 2018 seviyesinde ya da çok az bir artışla tamamlayacağımızı umuyoruz.

Önümüzdeki dönemlerde ise sektörün inşaat sektöründeki kayıplarını telafi etmek için Kireç Sanayicileri Derneği iki ayrı proje geliştirdi.
Bu projelerden ilki; killi zeminlerin ıslahında kireç kullanılmasının tanıtılması ve yol yapımında zayıf zeminleri kireç ile iyileştirme konusunda başlatılan bir çalışma. Kireç Sanayicileri Derneği tarafından Karayolları Araştırma Dairesi ile hazırlatılmış olan Teknik şartnamenin güncellenmesi için Kocaeli Üniversitesi İnşaat Fakültesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Aydın Kavak’ın danışmanlığında bir çalışma başlatıldı.

İkincisi ise; sıcak asfalt karışımlarına kireç ilave edilerek asfalt kalitesini yükseltmek amacı ile karışıma yüzde iki civarında kireç katılması projesi.
Geçtiğimiz yıl, inşaat sektörünün artan maliyetleri, stok fazlalığı, talep azlığı gibi nedenlerle yaşanan kriz, inşaat sektöründe 2019 yılına dair beklentileri düşürdü. Kirecin demir-çelik sektöründe kullanımı, inşaat sektörüne göre daha fazla ama inşaattaki gerileme demir çelik satışlarını da olumsuz etkileyeceği için bu gerilemenin iki kat etkisi olmakta. Bu sektör de iç pazarda yaşanan sorunlar nedeniyle ihracata yönelmiş durumda. Dolayısıyla kireç, demir- çelik sektörünün yapacağı ihracat bizi olumlu etkileyebilir. Toplam üretimimizin yaklaşık yüzde 70’ini demir-çelik sektörüne verdiğimiz düşünülürse onların ihracatta başarılı olmasının bizim içinde ne kadar önemli olduğu açıkça görülür.

Sizce sektörün en önemli sorunları nelerdir?

Kireç üretiminden ve bu üretimin artmasından bahsettik ama bunun karşısındaki en büyük zorluklardan bir tanesi kendi üretim ihtiyacını karşılamak üzere kurulan tesisler. Bu tesisler, yıllardır bu sektörde üretim yapmış, bu işi bilen, deneyimli firmaların ilerlemesinin önüne geçiyor. Çünkü firmalar, satın almada kendi ihtiyacını karşılamak üzere kendi kurdukları tesislere yöneliyor. Bu sayede pazar rekabetini canlı tutuyor ve ihtiyacını azaltıyor. Bir firmanın kendi kireç ihtiyacını karşılamak için yatırımlar yapması, kireç üreten diğer uzmanlaşmış, deneyimli diğer firmaların karşılayamayacağı kadar büyük maliyetlerle baş başa kalması anlamına geliyor. Ayrıca yakıt maliyetlerinin yüksekliği ve dışa bağımlı olması ve sektördeki yetişmiş eleman sıkıntısı en ciddi konular olarak önümüzde durmaktadır. Bunun dışında, yakıt maliyelerindeki değişkenlikler, fiyat dalgalanmaları ve temininde güçlük her zaman ciddi soruna neden oluyor. Nitekim nakliye maliyeti ucuz bir ürün olan kireci, bu nedenle uzak bölgelere yollayabilmek mümkün olamadığından bütün kireç fabrikaları pazara yakın yerlerde kurulmak durumunda kalıyor. Yine sektörde çalışacak eğitimli personel bulmak konusunda çok ciddi sorunlar var. Kurumlar kendi ihtiyacı için gereken elemanı kendi eğitmek durumunda kalıyor ve bu ihtiyacın başka bir yolla temini mümkün olmuyor. Sektörde büyük Ar-Ge yatırımları yapabilecek potansiyel henüz oluşamamış olması, inşaat sektöründeki olumsuz gelişmeler ve süreçlerin doğası gereği yapı malzemesi sanayisinde gelişen yeni ürünlerin ortaya çıkıp, kirecin pazardaki yerini almaya başlaması sektörde ciddi finansman sorunları yaratıyor. Tüm bunların yanı sıra AB Çevre Mevzuatı uygulamaları nedeniyle yapılmak zorunda kalınan sabit yatırımlar çok yüksek bir maliyet yaratıyor. Ayrıca; MET (Mevcut en iyi teknikler) kapsamındaki tesislerin nerdeyse yarısı 90’lı yıllarda dönüştürülmüş tesislerden olduğu için onlarında yenilenme ihtiyacı bulunuyor. Birkaç yıl içerisinde yenilenmeleri halinde ciddi yakıt tasarrufu imkanları doğacaktır. Toplam kireç üretiminin yüzde 10 kadarını üreten tesislerin teknolojik olarak dönüştürülmesi gerekiyor. Bu da MET kapsamında en az beş yeni tesis demektir. Bu dönüşümün kısa sürede yapılması gerekiyor. Ve son olarak dünyada yaygın olarak kullanılan kireç uygulamaları geleneksel olarak Türkiye’de kullanılmıyor. Baca gazı desülfürizasyonu, killi zeminlerin kireç ile stabilizasyonu konusu, sıcak asfalt karışımlarına kireç katılması ve bunun gibi bütün konuları takip eden sektör, 2019 yılında önemli adımlar atarak en azından 2018 seviyesinde bir üretimle yılı kapatabilmeyi umuyoruz.