FOTO: EPSA Yalıtım’ın kurucusu Nurcan Özdemir,

"Yapılar, Yönetmeliklere Uygun Projelendirilmeli"
"Yapılar, Yönetmeliklere Uygun Projelendirilmeli"
İçeriği Görüntüle

Ardahan’ın küçük bir köyünden dünya pazarlarına uzanan ilham verici bir girişimcilik hikâyesi… EPSA Yalıtım’ın kurucusu Nurcan Özdemir, zorlu başlangıçlardan liderliğe, kadın girişimciliğinden sürdürülebilir üretime uzanan yolculuğunu ve iş dünyasına dair vizyonunu, ST İnşaat Yapı & Malzeme Dergisi'ne samimi bir dille anlattı.

Bize özgeçmişinizden kısaca bahseder misiniz?

Kim derdi ki, küçük bir köyde başlayan hayatım, yıllar sonra beni dünya pazarlarında söz sahibi bir markanın sahibi yapacak... Hayal gibi geliyor kulağa. Zorlu başlangıçlar, insana vazgeçmemeyi, yılmadan yürümeyi öğretiyor. Benim hikâyem de böyle başladı. Ardahan’ın Ardıçdere köyünde dünyaya geldim. Ortaokulu yatılı bölge okulunda okurken, ekonomik nedenlerle eğitim hayatıma ara vermek zorunda kaldım. Ailemle birlikte Bursa’ya göç ettik ve 15 yaşımda vardiyalı işçi olarak iş hayatına atıldım. O yıllar bana yalnızca emeğin değerini değil, aynı zamanda üretmenin insan hayatında nasıl bir anlam yarattığını da öğretti. 1999 yılında ilk işimi kurduğumda, büyük imkanlarım yoktu; ama sahadan gelen tecrübem, azmim ve inancım vardı. İşte o inanç, bugün 30’dan fazla ülkeye ihracat yapan, iki şehirde modern üretim tesislerine sahip, çevre dostu ve yenilikçi çözümler sunan EPSA Yalıtım’ ın temellerini attı. Biz EPSA olarak, her zaman üretenin, geliştirenin ve daha iyisini arayanın yanında olduk. Yarınlara, geleceğin inşaat dünyasını şekillendiren bir marka olmanın gururuyla yürüyoruz. Bugün EPSA olarak; inşaat, otomotiv, beyaz eşya ve gıda gibi birçok sektöre ısı yalıtımı, yapı kimyasalları ve ambalaj çözümleri geliştiriyoruz. Özellikle deprem bölgelerine özel olarak tasarlanmış, yüksek performanslı ve uzun ömürlü yapı kimyasallarımızla projelere çözüm ortağıyız. Bu ürünler arasında; çimento esaslı tamir harçları, seramik yapıştırıcıları ve su yalıtım sistemleri yer alıyor. Son beş yılda ihracat hedefimizi büyüttük. Avrupa, Orta Doğu ve Amerika pazarlarına odaklandık. Sadece üretim değil, lojistikten Ar-Ge’ye kadar tüm altyapımızı yeniden yapılandırdık. Özellikle farklı iklim koşullarına uygun ürünler geliştirmek için Ar-Ge merkezimiz çok aktif çalışıyor. Isı yalıtım sistemlerimiz, mantolama çözümlerimizle hem mevzuata tam uyum sağlıyor hem de binalarda enerji verimliliğini artırıyoruz. Yapı kimyasalları ürün grubumuzda Quadroflex, Budafix ve Mantoyap gibi markalarımızla hem dayanıklılığı hem de kullanıcı dostu uygulamaları ön plana çıkarıyoruz. Ve biliyorsunuz strafor ambalaj EPS ve EPP çözümlerimizle otomotivden beyaz eşyaya kadar pek çok sektöre çevreci ve darbe emici alternatifler sunuyoruz. Ama tüm bu başarıların ötesinde, beni en çok motive eden şey; kadın girişimcilere destek olmak ve gençlere ilham verebilmek. Üniversitelerde, STK'larda, farklı platformlarda kadın girişimcilerle ve gençlerle buluşup, kendi yolculuğumu paylaşmak bana çok iyi geliyor. Çünkü bir kişinin bile cesaret bulması, doğru yolda olduğumu hissettiriyor, bana daha fazlası için güç veriyor.

Yalıtım Uygulama

İş hayatında başarının anahtarı sizce nedir? Sizin kariyerinizde başarınızın temelini neler oluşturuyor?
Başarı, her dönemde farklı bir anlam kazandı benim için, tanımı da, temelleri de değişti. Dünyadaki liderlerin başarı hikâyelerini hep şunu gösteriyordu, başarı vazgeçmeyenlerin, yılmadan yürüyenlerin yol arkadaşıydı. Benim için böyle oldu. Zorluklar karşısında yılmadım, pes etmedim. Davetli olduğum tüm etkinliklerde, özellikle kadın girişimcilere “ayağınızı gazdan çekmeyin” derken de, aslında pes etmeden çalışan herkesin başarıya ulaşabileceğini anlatmaya çalıştım. Ve başarıya giden yol ile ilgili ilk günden itibaren şunu söyledim. “Fırsatlar insanların karşısına çıkmaz; kendi fırsatınızı kendiniz yaratacaksınız. Farkındalık kazanmalısınız, çünkü kapıyı yüksek sesle çalmayan bir kişi, bir proje sizin fırsatınız olabilir. O hafif tıkırtıyı duymalısınız.” Bugün geldiğim noktada ise, başarı benim için artık bambaşka bir anlam taşıyor. Artık başarıyı sadece mücadele etmekte değil, dönüşmekte ve dönüştürmekte buluyorum. Kendini geliştirebilmek, değişen dünyaya uyum sağlamak ve yetmez, çevrene, topluma, dünyaya değer katan bir dönüşüm yaratmalısın diyorum kendime. Gerçek başarı, bazen bir genç kadının kendi potansiyelini keşfetmesine, bir öğrencinin geleceğe daha umutla bakmasına vesile olabilmektir. Bu yüzden yıllardır kadın girişimciliğini destekleyen projelerde yer alıyor, üniversitelerde gençlerle bir araya gelip deneyimlerimi paylaşıyorum. Çünkü biliyorum ki, bazen bir hayatı değiştirmek için sadece bir cümle, bir dokunuş yeter. Bilgi paylaşan, toplumu kapsayan, gençleri destekleyen ve geleceğe yatırım yapan bir yapı oluşturmak, böyle yapıların parçası olabilmek çok güzel. Şirketimde de bunu gerçekleştirmeye çalışıyorum. EPSA olarak biz, sadece üretmeyi değil; topluma katkı sunmayı, bilgimizi paylaşmayı ve sürdürülebilirliği iş modelimizin merkezine koyuyoruz. Çünkü biz inanıyoruz ki, geleceği şekillendirmek, sadece malzeme üretmekle değil; değer üretmekle mümkün. Ve bu değer, birlikte büyüdüğümüz, birlikte ürettiğimiz, birlikte daha güçlü olduğumuz bir geleceği kuracak.

Epsa Fuar Ekip

Sizin için liderlik tanımı nedir? Günümüz iş dünyasında liderlik nasıl bir değişim yaşıyor?

Eskiden lider denince akla bilgiye sahip kişi gelirdi. Şimdi bilgiye sahip olmak tek başına yeterli değil. O bilgiyi paylaşabiliyor musunuz? Etrafınızdakileri ortak bir amaç etrafında toplayabiliyor musunuz? İnsanlarla bir bağ kurabiliyor musunuz? Bence asıl mesele artık bu. Benim için bugünün liderleri, sadece karar veren değil, ilham veren, değişime yön çizebilen, hem dijitalleşmeyi hem de sürdürülebilirliği önemseyen kişiler… Liderlik dediğimiz şey, artık duvarları yıkmak değil, köprüler kurmak. Çünkü başarı artık yalnız başına değil; birlikte yükselttiğimiz değerlerle ölçülüyor. Artık eski tarz, “emir ver – uygula” modeli çoktan geride kaldı. Liderlik daha çok empatiyle, vizyonla, birlikte düşünmeyle yürüyen bir süreç haline geldi. Ben kendimi, çalışanlarını dinleyen, birlikte üreten, birlikte öğrenen bir lider olarak görüyorum. Günümüzde liderlik çok daha insani bir kimliğe büründü. Dünya genelindeki trendler de bunu destekliyor. Dünya Ekonomik Forumu diyor ki "Geleceğin liderleri; duygusal zekâsı yüksek, eleştirel düşünebilen, kültürlerarası iletişim kurabilen insanlar olacak." Dünyanın farklı yerlerinde de liderliğe bakış değişiyor yani. Sürdürülebilir büyümeyi hedefleyen bir lider olarak şuna yürekten inanıyorum. Artık sadece ekonomik değer yaratmak yetmiyor. Aynı zamanda çevreye duyarlı, insana saygılı, gençlerin değer dünyasını anlayabilen bir bakış açısına sahip olmak gerekiyor. Çünkü geleceği ancak böyle bir liderlikle inşa edebiliriz.

Kendinizi nasıl bir yönetici/lider olarak tanımlarsınız?

Açıkçası, "yönetmek" kelimesini, işi yönetmek, projeleri yönetmek olarak kullanmayı tercih ettim hep… Ben daha çok birlikte yön vermeye, birlikte düşünmeye, birlikte yol almaya inanıyorum. Ekip arkadaşlarımla sadece görevleri paylaşmam; duyguları da paylaşırım. Hedef koyarken, strateji çizerken onları işin içine mutlaka katarım. Çünkü bir kararın arkasında sadece rakamlar değil, insanların katkısı ve inancı da olmalı. Kriz anlarında hep şuna inanırım, burada öğretecek, öğrenecek bir şey var... Her kriz aslında gelişim için bir pencere açar. Beni tanıyanlar bilir, ben hep sahada oldum. Ayakkabılarımı çıkarıp botlarımı giyip şantiyelerdeki günlerimi de unutmadım. Malzemelerimizi tanırken, uygulanırken ki günlerden, bugün masada büyük ihracat anlaşmaları imzaladığım günler arasında değişmeyen bir şey var. Her zaman çözüm arayan, çalışana değer veren ve inandığı vizyondan asla vazgeçmeyen bir lider olmaya çalışmam… Benim için liderlik aynı zamanda cesaret işi. Hem hayal kurmak cesareti, hem o hayalin arkasında durmak… Ve bence en güzeli de bu yolu tek başına değil, ekibinle birlikte yürümek.

Sektörünüzde cinsiyete dayalı karşılaştığınız zorluklar oluyor mu? Cam tavanların üstesinden nasıl geldiniz?

Olmaz mı… Hem de fazlasıyla oldu. Düşünsenize, 90’lı yılların başından söz ediyoruz. O zamanlar bir kadını şantiyede görmek bile başlı başına bir "alışılmadık durum" sayılırdı. Hatta çok net hatırlıyorum, bir keresinde biri açık açık şunu söylemişti “Kadından bina yalıtımı bilen mi olurmuş?” Toplantılarda, projelerde, tekliflerde hep bir önyargı… “Yapamaz.” “Bu işi erkekler yapar.” “Saha işi kadına göre değil.” diyen çok oldu. Ama ben hiçbirine kulak asmadım. Çünkü her “yapamazsın” diyen aslında bana "bir adım daha at" diyordu sanki. Ben o cevabı sözle vermedim. İcraatla verdim. İşimi en iyi şekilde yaparak, defalarca göstererek... Cam tavanlar öyle tek bir darbeyle kırılmıyor zaten. Onları sabırla, akılla, çalışkanlıkla, tutarlılıkla aşındırıyorsunuz. Belki zaman alıyor ama sonunda o tavanlar ya eriyor ya da görünmez oluyor. Bugün geldiğimiz noktada gururla söylüyorum: EPSA’ da hem üretimde hem yönetimde kadın emeği çok güçlü bir şekilde var. Çünkü bizde cinsiyet değil, yetkinlik, sorumluluk ve adanmışlık ön planda. Kadın ya da erkek olmanız değil; işe nasıl yaklaştığınız önemli. Eşitlik bizim için bir politika başlığı değil, iş yapış biçimimizin parçası. İK süreçlerimizden üretim planlamaya kadar her alanda eşitlik ilkesini yaşatıyoruz. Yalıtım gibi erkek egemen görülen bir sektörde kadın olarak var olmak hiç mi hiç kolay olmadı. Şimdim ise cam tavanlardan dökülen parçaların yerine, genç kadınlara cesaret verecek yollar inşa ediyorum artık…

Kadın ve genç girişimcilere önerileriniz neler olur?

Öncelikle şunu söyleyeyim, cesur olun! Ama plansız, hesapsız bir cesaretten bahsetmiyorum. Risk alın, evet. Ama her şeye hazırlıklı olun. Bilgiyle donanın, seçtiğiniz alanı iyi tanıyın ve sizi ayakta tutacak güçlü bir “neden” bulun. Çünkü o “neden” sizi en zor zamanlarda bile ayakta tutan şey olacak. Çevrenizde ‘olmaz’ diyenler de olacak, mutlaka olacak. Kulaklarınızı tıkayın, kendinize inanın ve harekete geçin… Benim hikâyem bunun en somut cevabı. 15 yaşımda iş hayatına başladım, vardiyalı işçiydim. Bugünse EPSA gibi global pazarda söz sahibi bir markanın liderliğini yapıyorum. Bu kolay olmadı ama hep inandım. Ve şunu hiç unutmadım. Hayal etmek güzeldir ama harekete geçmek şarttır. Hayal edin, ama yerinizde kalmayın. Araştırın, öğrenin, sorun, gelişmeye açık olun. Çünkü başarı sadece büyük bir sonuç değildir. Başarı, her sabah yeniden alınan bir karardır. Size yavaşlatan ne varsa, sizi durduran hangi ses varsa, onu dönüştürmeyi bilin. O zaman hem kendi yolunuzu açarsınız hem de başkalarına ışık olursunuz.