Enerjisini Üreten Fabrikalar

MY ENERJİ 200 MW’LIK GES PROJESİ GELİŞTİRMEYİ HEDEFLİYOR 

MY Enerji Genel Müdürü Mehmet Yükselen: “2023 yılında 150 MW’ı arazi olmak üzere toplam 200 MW gücünde GES projesi geliştirerek devreye almayı hedefliyoruz. Ayrıca enerji depolama projeleriyle ilgili başvurularımızı da tamamladık” 

Doğuş Otomotiv, Eczacıbaşı, Uludağ İçecek gibi Türkiye’nin önemli fabrikaları için güneş enerji santrali projeleri geliştiren MY Enerji, yeni dönemde toplam 200 MW gücünde GES projesi geliştirerek devreye almayı hedefliyor. Yeni dönem hedef ve projelerini konuşmak amacıyla bir araya geldiğimiz MY Enerji Genel Müdürü Mehmet Yükselen, “MY Enerji olarak 2023 yılında ise 150 MW arazi projesine, 50 MW ise çatı projesine imza atacağımızı düşünüyoruz. Özetle toplam 200 MW gücündeki projeleri tamamlayabileceğimizi öngörüyorum. Büyük ihtimalle 150 MW’ını bu yıl sonuna kadar tamamlamış olacağız. 50 MW’lık bölümünü ise 2024 yılının ikinci çeyreğine kadar devreye almış oluruz. Enerji depolama projeleriyle de ilgili olarak başvurularımızı gerçekleştirdik. Gerçekleşmesi biraz zaman alacak olsa da 3 yıl içerisinde 200 – 300 MW’lık depolama projesi yapmayı hedefliyoruz” dedi.

Güneş enerji sektöründe yaşanan gelişmeleri yakından izleyen biri olarak süreci değerlendirebilir misiniz? Siz sektörde nasıl çalışmalar yaptınız ve hangi projeleri hayata geçirdiniz? 

MY Enerji Solar olarak hidroelektrik santrali yatırımlarıyla başladığımız bir enerji yolculuğumuz bulunuyor. Türkiye’de ilk HES projeleri kurulurken biz de biri 18 MW diğeri 16 MW olmak üzere 2 adet hidroelektrik santrali yatırımı gerçekleştirmiştik. Daha sonra Türkiye’de 1 MW kurulu güce sahip arazi GES projeleriyle ilgili yatırımlar başladı. Bu projeler için devlet 10 yıl boyunca 13.3 dolar/cent üzerinden alım garantisi veriyordu. MY Enerji olarak biz de bu GES projelerinden 25 MW’ı realize etme imkanımız oldu. 2019 yılı, Mayıs ayına geldiğimizde de çatı üzeri güneş enerji santraliyle ilgili yönetmelik hazırlandı. Bu yönetmelik sayesinde birçok fabrika üretim sürecinde kullandığı elektriği kendi çatısında üretme imkanına sahip oldu. Biz de kendi enerjisini üretmek isteyen yüzün üzerinde fabrika için güneş enerji santrali kurulumu gerçekleştirdik. Bu fabrikalar arasında; QNB Finansbank, Uludağ İçecek, Doğuş Otomotiv, Eczacıbaşı, Şenpiliç, Tadım, Tüvtürk, Hakmar Gıda, Tatbak gibi daha bir çok Türkiye’nin önemli üreticileri yer alıyor. 

Yenilenebilir enerji kaynaklarından daha fazla yararlanabilmek için tüm ülkeler önemli projeler geliştiriyor ve enerji sektörüyle ilgili yeni teknolojiler geliştiriliyor. Siz hem dünyadaki hem de Türkiye’deki gelişmeleri paylaşabilir misiniz? 

Dünya geneline bakıldığı zaman yeni kapasite kurulumlarının önemli bir bölümünün yenilenebilir enerji kaynaklarından geldiği görülüyor. Güneş, rüzgar ve biyokütle enerji santralleri öne çıkan yatırımlar arasında yer alıyor. Dünyanın son dönemde yatırım yaptığı ve ilgilendiği bir diğer önemli konu ise enerji depolama teknolojileri oldu. Bildiğiniz üzere elektriğin üretildiği zaman tüketilmesi gerekiyor. Elektriği depolayabilmek ve istenildiği zaman tüketebilmek için depolama imkanları geliyor. Ayrıca elektrikli arabaların gelmesiyle birlikte mobilite sektöründe elektriği daha fazla görmeye başladık. Trend, önü kesilmeyecek şekilde bu yöne doğru ilerliyor. Enerji depolama teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte güneş ve rüzgar yenilenebilir enerjileri de önemli bir hale getirecek. 

Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili finansal konularda bankalar önemli destekler sağlıyor. Peki, bu destekler yeterli oluyor mu? Yatırımcının finansal açıdan zorlandığı konular var mı? 

Son 6 aydır krediye erişim konusunda zorluklar yaşanıyor. Devlet bankaları, finansmana erişimin zor olduğu bu dönemde güneş enerjisi projeleri için önemli rol oynuyor. Her ne kadar belli zorluklar yaşansa da seçimden sonra belirsizlik ortadan kalkacağı için finansa erişim önemli oranda rahatlayacak diye düşünüyoruz. Özellikle yenilenebilir enerji yatırımları gibi kendini 4 yıl içerisinde amorti eden sistemlerde kredi sistemi çok daha rahat olacak. Büyük firmaların finansa erişimi daha rahat olmakla birlikte daha orta ve küçük ölçekli firmalarda bu erişim daha zor olabiliyor. Biz firma olarak yap – işlet – devret sistemiyle firmalara kendilerini garantiye alacakları bir sistem sunuyoruz. 10 yıl sonra tesisi kendilerine devretmek üzere hazırladığımız program sayesinde bu alanda daha rahat proje geliştirebiliyorlar. 
 
Güneş enerji santrali kurarken hangi kriterlere dikkat etmek gerekiyor? Sistemde kullanılan teknolojilerden bahsedebilir misiniz? Özellikle güneş panelleri alanında nasıl gelişmeler yaşandı ve sistemdeki verimliliği nasıl artırdı? 

Biz projelere başlarken yatırımcıdan endüstriyel tesisin yıllık tüketimi, aylık tüketimi, çatı alanının büyüklüğü ve lokasyonu gibi konularda veri talebinde bulunuyoruz. Projenin yapılacağı lokasyonla ilgili fizibilite analizi yapıyoruz. Fizibiliteye göre 7 bin metrekarelik bir çatı alanına 1 MWp büyüklüğünde güneş enerji santrali kuruluyor. Çatı üzeri güneş enerji santralleri fabrikanın bulunduğu yere göre yılda ortalama 1100 - 1200 MWh elektrik üretimi sağlıyor. 
Teknoloji tarafını değerlendirdiğimizde ise güneş panellerinde olumlu gelişmeler yaşandığını söyleyebiliriz. Ben bu işe başladığım zaman panellerin voltajları 250 Watt civarındaydı ve verimlilikleri yüzde 10 – 15 oranlarındaydı. Şu anda ise panellerin voltajları 550 Watt’a kadar çıktı. Panel verimlilikleri ise yüzde 22 oranlarına ulaştı. Dolayısıyla birim alanda elektrik üretim miktarları da yükseldi. Burada geriye dönüş süresini etkileyen en önemli faktör, Türkiye’de oluşacak elektrik fiyatıdır. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde elektriğin 10-12 dolar/cent civarında olacağını ve yenilenebilir enerji santrallerinin de devreye girmesiyle birlikte kurulu gücümüzün artacağını öngörmekteyiz. Dünyadaki örneklere baktığımızda Çin, Amerika ve Hindistan’ın önde gittiğini görüyoruz. Türkiye 10 yıl içerisinde 9.700 MW güneş enerji santrali kurdu. Çin ise sadece 2022 yılında 87 GW güneş enerji projesini hayata geçirdi. Çin’in dışında 2022 yılında Amerika 20 GW, Hindistan 17 GW ve Avrupa ise 41 GW güneş enerji santrali kurulumları sağladı. Ukrayna - Rusya savaşı sonrasında Avrupa bu konuyla ilgili önemli hamleler yaptı. Yenilenebilir enerji sektörüne olan hızı arttırmak adına çoğu Avrupa ülkesi gaz ve petrol ithalatı konusunda kendisini Rusya'dan ayırmak için ısı pompası ile birlikte ısı ihtiyacını elektrik ile gidermek ve kendi içerisinde yenilenebilir enerji ile bir ekosistem kurmak adına çalışmalara başlamış durumda. Ukrayna'daki üzücü gelişmeler ve bu gelişmelerin sonucunda enerji fiyatlarının artışları, ekonomideki kötü durumlara rağmen solar sektöründe gaza basılmasını sağlamış durumda. 

Peki, Türkiye ile diğer ülkeler arasındaki farkın sebebi nedir? Devlet teşvikleri, arazi imkanı ya da teknolojiye ulaşma potansiyeli mi bu büyük farkı oluşturuyor? 

Bu durumu tek bir sebeple yorumlamamak gerekiyor. Türkiye’nin de bu konuyla ilgili uyguladığı önemli teşvikler bulunuyor. Örneğin, yatırım teşvik programına göre 240 kW üstü projelerde yerli ekipman kullanıldığında projenin KDV ödemesi yapılmıyor. Ayrıca OSB içindeki projelerde proje bedelinin %40 oranı veya OSB dışında olan projelerde ise proje bedelinin %30 oranı kadar tutar yatırımcının kurumlar gelir vergisi üzerinden düşülmektedir. Yatırımcının GES projesi ile ilgilenmesi adına işe alacağı 2 personelinin SSK için ödenecek sigorta primi devlet tarafından 6 yıl boyunca karşılanmaktadır. Devletin verdiği bu teşvikler sayesinde sektör önemli bir hız kazandı. Bu teşvikler ile birlikte proje geri dönüş süreleri 3 veya 2,5 yıllara kadar geriye gittiği görülmektedir. Projelerin diğer ülkelerdeki gibi hızlı bir şekilde ilerlememesinin nedenleri arasında bürokratik süreçlerin uzun sürmesi ve finansal sorunların yaşanması yer alıyor. Yine de son iki yıl içerisinde ivme önemli bir şekilde arttı ve artmaya da devam ediyor. Diğer taraftan sektör panel ve invertör gibi ekipmanlara ulaşmakta zorlanıyor. Ayrıca insan kaynağı alanlarında da zorluk yaşanıyor. Diğer taraftan Türkiye’nin seçim sürecine girmesi ise sektördeki hızı bir miktar düşürdü. Ama seçim sonrasında hızın iki kat artacağını düşünüyorum. 

Enerjinin dijitalleşmesi konusu sektörde önemli bir başlık olarak karşımıza çıkıyor. Dijitalleşme konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Uygulama konusunda sizce daha neler yapılabilir? 

Enerjinin dijitalleşmesi dediğimiz zaman elektriğin izlenmesi, raporların okunması, faturaların izlenmesi gibi birçok başlığı içerisinde barındırıyor. Enerjinin dijitalleşmesi konusunda ilerlemeler yaşanıyor ve yaşanmaya da devam edecek. Enerji üretim santrallerinde, enerjinin aynı yerde üretilmesi ve tüketilmesi trendi yaşanıyor. Klasik sistemde Atatürk Barajı ve Keban Barajı gibi suyun, rüzgarın ya da fosil yakıtların olduğu alanlara santraller kurulurdu. Santrallerden enerji üretilir ve tüketim yerlerinden büyük hatlara taşınırdı. Elektriğin büyük hatlara taşınması hem ek maliyetlere neden olurdu hem de elektriğin taşınması sırasında fiziksel kayba yol açardı. Teknolojide yaşanan gelişmelerle birlikte çatı üstü GES projeleriyle elektriğin herhangi bir şebekeye gitmeden kendi bünyesinde üretilmesi ve tüketilmesi sağlanıyor. Fabrika bu durumda hem üretici hem de tüketici oluyor. Fabrikanın üretim ve tüketimi farklı saatlerde farklı miktarlarda oluyor. Enerjinin dijitalleşmesi de bu noktada avantaj sağlıyor ve arz – talep dengesinin yönetilmesi sağlanıyor. İkinci dijitalleşme konusunu ise mobilite/hareket alanında görüyoruz. Kullandığımız arabalardan, nakliye amaçlı kullandığımız kamyon ve tırlara kadar tüm araçlarda elektrik ve hidrojen kaynağı kullanılmaya başlanacak.  Dolayısıyla bir elektrikli aracınız olup, evinizin üzerinde de güneş enerji santrali olduğunu düşündüğünüzde eviniz hem elektrik üretim  santrali olarak tüketiminizi karşılayacak hem de aracın içerisindeki pil sayesinde depolama alanı olarak da görev yapacak. Özellikle deprem gibi afet durumlarında sağlam kalan elektrikli arabaların depolarındaki elektrik sayesinde acil ihtiyaçlar karşılanabilecek. Enerjinin dijitalleşmesi konusunda önümüzdeki 10 yıl içerisinde çok daha önemli gelişmeler yaşanacak. 


 
Son dönemde hayata geçirdiğiniz uygulama örnekleri hakkında bilgi verebilir misiniz? 

Doğuş Otomotiv’in İstanbul Şekerpınar’da yer alan fabrikası için 3,75 MW kurulu güce sahip bir GES projesini hayata geçirdik. Çatı projelerinde nasıl bir uygulama yaptığınız önem arz ediyor. Çünkü fabrikalarda membran, kenet, sandviç gibi farklı çeşitlerde çatı tipleri oluyor. Örneğin, Doğuş Otomotiv’in membran çatısı vardı. Proje’ye başlamadan önce aparat ve konstrüksiyonları sevk ederek hazırlıklara başladık. Panellerin kurulumuna başlamadan önce konstrüksiyonların bağlanacağı, membran için özel olan aparatların uygulanmasına başlandı. 4 derecenin altında ve yağmur yağdığında çalışma yapılamıyor. Hava koşullarına bağlı olarak çalışmayı durdurmamıza rağmen kış aylarında projeyi tamamladık. Yatırımcımız teşvikten yararlanacağı için yerli panel kullanıldı. Çalışma sonrasında elektrik fiyatları hızlı bir şekilde yükseldiği için amorti süresi 4 yıldan 3,3 yıla kadar düştü. 
Tavukçuluk sektöründe faaliyet gösteren birçok fabrika için çalışma yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Şen Piliç fabrikası da bu projelerimizden biri.  Eczacıbaşı’nın  hem Gebze hem de Manisa’daki fabrikaları için proje geliştirdik. Gebze projesini tamamladık. Manisa projesini de tamamlamak üzereyiz. Referanslarımız arasında ayrıca; Ermaksan, Antik Dantel, Uludağ Gazoz, Tatbak, Hakmar Gıda, Orego Ambalaj gibi fabrikalar bulunuyor.

Hastane, AVM ve data center gibi kesintisiz enerji ihtiyacı olan ticari binalar için nasıl çalışmalar yapılıyor?

Bahsettiğiniz AVM, hastane ve data center’lar gibi elektrik tüketimi yoğun olan ama çatıları müsait olmayan ticari binalardır. Yeni çıkan kanun bu tarz ticari binaların kendi enerjisini üretmesine imkan sağladı. Arazide kuracakları güneş enerji santrali sayesinde kendi enerjisini üretmesine olanak sağlandı. Kanunda bu düzenleme yapılmadan önce böyle bir imkan bulunmuyordu. Şimdi ticari binalar hem kendi enerjilerini üretebilir hem de verimlilik çalışmalarıyla elektrik tüketimlerini azaltabilirler. 

Yıl sonu hedeflerinizden ve hayata geçirmeyi planladığınız projelerinizden bahsedebilir misiniz? 

2019 yılının Mayıs ayında çıkan yönetmelikle 2 projeye imza atmıştık. Bunun en önemli sebebi önce müşteriyi bulup ikna etmek ve ondan sonra projeyi yapmaktı. 2020 yılına geldiğimizde hayata geçirdiğimiz proje sayısı 14’e yükseldi. 2021 yılında tamamladığımız proje sayısı 28 oldu. 2022 yılında ise 60 projeyi yatırımcısına teslim ettik. Kurduğumuz güneş enerji santrallerinin toplam kurulu gücü ise >100 MW çatı ve >100 MW arazi seviyelerine ulaştı. 
MY Enerji olarak 2023 yılında ise 150 MW arazi projesine, 50 MW ise çatı projesine imza atacağımızı düşünüyoruz. Özetle toplam 200 MW gücündeki projeleri tamamlayabileceğimizi öngörüyorum. Büyük ihtimalle 150 MW’ını bu yıl sonuna kadar tamamlamış olacağız. 50 MW’lık bölümünü ise 2024 yılının ikinci çeyreğine kadar devreye almış oluruz. Enerji depolama projeleriyle de ilgili olarak başvurularımızı gerçekleştirdik. Gerçekleşmesi biraz zaman alacak olsa da 3 yıl içerisinde 200 – 300 MW’lık depolama projesi yapmayı hedefliyoruz.  Türkiye’nin enerji sektörü alanında 10 yıl içerisinde daha çok büyüyeceğini öngörüyoruz. Bu talebe paralel olarak hem ekibimizi büyütüyoruz hem kalitemizi artırıyoruz hem de referans listemize yeni isimler ekliyoruz.