Endüstri dünyasında Ford’un otomobil fabrikasından hemen sonra başlayan bir trend var; Dış Kaynak Kullanımı. Bu kavram başlıca iki temel güdü ile gerçekleşiyor. Bunların ilki maliyet! Herhangi bir üründen büyük adetlerde üretilince sabit giderlerin birim payı düşüyor. Yüksek adetli üretim beraberinde öğrenmeyi de getirdiğinden kusurlar ve kalitesizlik maliyetleri azalıyor. Zaman daha iyi kullanıldığı için üretkenlik de gelişiyor. Bütün bunlar ortaya maliyet avantajı çıkartıyor. Bunun adı “Ölçek Ekonomisi”. ;

İkinci temel güdü uzmanlık! Bir konuya odaklanan firmalar derin bilgi birikimi sağladıkları için aynı işi kısmen yapan firmalardan daha rekabetçi olabiliyorlar. Özetle maliyet avantajı ve uzmanlık fırsatı oluşunca dış kaynak kullanımı gündeme geliyor.

* *

Ancak dış kaynak kullanımının çeşitli dezavantajları var. Başka firma ile çalışmak her şeyden önce ilişki yönetimi becerisi gerektiriyor. Arada haliyle çeşitli problemler doğuyor, bunları öngörmek, önlemek, risk yönetimi yapmak ve çözmek içi iyi bir sisteme ihtiyaç var. Bütün bunlar iyi bir sözleşme, dolayısıyla hukuk birikimi ile çözümlenebiliyor. Bunların dışında bir de mühendislik sırlarının dışarıya gitmesi olasılığı var. 

      * *

Dolayısıyla öyle bir model olmalı ki dış kaynak kullanımının avantajlarını yakalarken dezavantajlarından kaçınılabilsin. İşte robotlar bugün bu fırsatı sunar hale geldiler. Günümüzde dışarıya verilen endüstriyel işlerin pek çoğunu robotlar artık aynı ucuzluk ve kalite ile gerçekleştirebilmekteler. Uzmanlık gerektiren imalat işlerini ekonomik biçimde yapabilmeleri, üstelik yukarıda anılan dezavantajları içermemeleri robotları dış kaynak kullanımına karşı ciddi bir alternatif haline getirmiş bulunmakta. Nitekim AB’de 2016’da dış kaynak kullanımında %36 oranında robot performansına dayalı azalma yaşanmış. 

Robotlar dış kaynak kullanımına duyulan ihtiyacı tamamen ortadan kaldırmasalar da kesinlikle azaltacaklar…