Eksen Makina, gerek yurt içinde gerekse yurt dışında orta ve üst segmentin lider markaları için özellikleri ve tasarımları ile farklılaşan, performans ve kalite odaklı ürünler üretiyor. Küçük ev aletleri sektöründe 30 yılı aşkın bir süredir faaliyet gösteren firma; 1988 yılında pres ütü ile sektöre ilk kez adım attı. Eksen, 1992 yılında fritöz ve tost-grill, 1993 yılında ise ütü üretimi ile ürün portföyünü genişletti. 1997 yılından itibaren faaliyetlerini, öncelikle Avrupa ve ABD olmak üzere yurt dışı pazarlarına da taşıyan Eksen, 1998 yılında patentli ürünü olan ilk çay makinalarını piyasaya sundu. 2002 yılına gelindiğinde, yeni ürün grubu olan buharlı temizleyiciler ile dünyadaki rakiplerin bir adım önüne çıkarak ABD pazarında önemli başarı kazandı. 2003 yılında ürün gamına bir yenisini daha ekleyip jeneratörlü ütü üretimine başladı.

Yurt içinde çay makinalarında ve ütüde lider üretici olup ürün çeşitliliğini sürekli arttırmakta olan Eksen, yurt dışı pazarlarda ise özellikli ürünleri ile başta Avrupa olmak üzere 50’den fazla ülkeye yaptığı satışlarıyla önemli başarı elde etti. Bugün 200’ün üzerinde türev ürün ile faaliyetini sürdürmekte olup bölgesinde küçük ev aletleri sektörünün en önemli üreticilerinin başında yer almaktadır.

Eksen Makina, ne kadar büyüklüğe sahip bir alan üzerinde faaliyet gösteriyor?

Eksen Makina kendine ait toplam 31 dönüm arazi içerisinde, 25 bin metrekare kapalı alanda çalışmalarını sürdürüyor. Ancak yaptığımız faaliyetler yalnızca bu metrekarelerle sınırlı değil. Aslına bakarsanız küçük ev aletleri sektöründe firmaların büyüklüklerini anlayabilmek için iş birliği içerisinde oldukları yan sanayilerinin de rakamlarını eklemelisiniz. Bizim 25 yıldır geliştirdiğimiz yan sanayilerimiz mevcut… (Sürekli çalıştığımız yedi tane yan sanayi firması bulunmaktadır.) Bu rakamlar düşünüldüğünde Eksen Makina’nın imzasının bulunduğu işler için aşağı yukarı 50-55 bin metrekarelik bir alanda küçük ev aletleri sektörüne hizmet verdiğimizi söyleyebiliriz. Bu çerçevede buradaki merkez fabrikamız ve yan sanayilerimizle beraber toplam bin kişiye yakın bir ekiple küçük ev aletleri sektöründe ülkemizde üretime destek veriyoruz.

Ürettiğiniz ürün grupları arasında neler var?

Çay makinaları, kahve makinaları, tost makinaları, griller, el ütüleri, buhar jeneratörlü ütüler, pres ütüler ve buharlı temizleyiciler ürettiğimiz ürünlerin başlıcalarıdır.

Ülkemiz adına da sektörde ilk kez sizin ürettiğiniz ürünler bulunuyor… Eksen Makina piyasada nasıl bir üretici olarak konumlanıyor?

Biz daha çok teknolojiyi bulan, dizaynı yapan veya yaptırtan, mühendisliğin ve kalıpların yatırımını gerçekleştiren, daha sonra müşterilerimize bunların pazarlamasını sunan bir firmayız. Ar-Ge’ye önem veren bir firma olduğumuz için piyasada ‘ODM üretici’ olarak biliniyoruz. Sizlerin daha iyi anlayabilmesi açısından kısaca klasik anlamda bilinen bir ‘fason üretici’ değiliz. 
Bu nedenle Türkiye’de bir ilk olan pres ütü ile 1988 yılında işe başladık. Arkasından el ütüsüne girdik, sonra kahve makinası ürettik. 1998 yılında Türkiye’de ve dünyada Türk usulu elektrikli çay makinasını icat eden firma olarak ortaya çıktık. Hemen ertesi yıl elektrikli kahve makinaları yani bugün halk arasında ‘Cezve’ diye bilinen makinaları üretmeye koyulduk. Bunu açık griller takip etti. 2000’li yılların başında buhar jeneratörlü ütüler ürettik. Arkasından buharlı temizleyicilere başladık. Yine Türkiye’de bir ilk olan ful otomatik çay makinası ürettik. Ful otomatik çay makinasının hemen arkasından da Uzak Doğu’da bir ütü fabrikası satın aldık. Ütü fabrikasını satın alıp, kapatıp, buraya taşıdık. Herkes oraya gider, ürün yaptırır; biz tam tersine oradaki her şeyi satın alıp know-how’ıyla beraber ülkemize getirdik. Kalıplara kadar her şeyi getirip, yan sanayilerini değiştirdik. Bu çok önemli bir adımdı, Türkiye’de bunu yapabilen ilk firmalardan biri olduğumuzu tahmin ediyorum. Dolayısıyla ütüde de Türkiye’de öncü üretim üslerinden biri haline dönüştük.

Peki, genel çerçeveden bakıldığında bir ürünün üretim prosesi hangi aşamalardan geçer?

Ürün tasarımları, ağırlıklı olarak Ar-Ge’den başlıyor. Ar-Ge’de eğer pazarda halihazırda teknolojisi üretilen bir ürünü üretecekseniz, zaten dizaynı değiştirerek yapabilme şansınız mevcuttur. Eğer yeni bir fikir üretecekseniz de, çeşitli Ar-Ge aşamalarından geçmek zorundasınız. Biz, Ar-Ge aşamalarını kendimiz gerçekleştiriyoruz. Bu nedenle de ülkemizde hep ilklere imza attık. Ar-Ge aşamalarından geçtikten sonra, ürünün teknolojik alt yapısı oluşturuluyor ve nihayetinde dizayn aşamasına geçiliyor. Bu aşama, ürünün üzerine elbise giydirmek gibidir… Ürün elbisesini giydirdikten sonra mühendislik çalışması yapılır, ağırlıklı olarak kalıplar üretilir. Eğer kalıplar plastik ise plastik enjeksiyon makinasında üretip montaja hazır hale getirmeniz lazım. Montaj öncesi operasyonlar her üründe ürünün teknolojik seviyesine göre değişir. Eğer bu metal bir kalıpsa metal workshop’unuzun olması lazım. Orada yan sanayilerle çalışmanız gerekir. Bunların boyanması gerekiyorsa boyahane hattınızın olması gerekir. Eksen Makine bünyesinde bu üç sistem de mevcuttur. Ancak ürünün yapısına göre bazı komponentleri outsource da edebiliyoruz. Bu bilinçli yapılmış bir üretim operasyonudur. Daha sonra serigrafi, her türlü lazer, silk (ipek serigrafi) ya da path (baskı serigrafi) yaptıktan sonra ürün ve bütün komponentleri montaj aşamasına geliyor. Montaj bantları, üründen ürüne değişmekle beraber hemen hemen benzer özelliklere sahiptir. Konveyör band üzerinde devam eder. Ancak bizim bu aşamadan sonra farklı hedeflerimiz var. Bu noktada artık farklı otomasyon firmalarıyla birlikte yatırım yaparak ilerlemek istiyoruz. 

Endüstri 4.0, küçük ev aletleri sektöründe varlığını hissettirmeye başladı mı? Sizin Endüstri 4.0’a bakış açınız nedir?

Bu gelişmeye çok olumlu bakıyoruz. Sırf Endüstri 4.0’a uyum sürecimiz için Eksen Makina olarak, danışmanlık yapan bir firmayla anlaşma imzaladık. Endüstri 4.0’a adım atmak için bu kişilerden iki yıllık bir eğitim satın aldık. İki yıllık eğitimde tüm işçilerimiz ve şahsım dahil herkes baştan aşağı eğitime tabii tutulacağız. Sonrasında adım adım daha verimli bir şirket olmak üzere eğitileceğiz. Hatta söz konusu danışman firmayla da çok yakın bir tarihte bir araya gelerek ilk eğitimlerimizi almaya başlıyoruz.

Çok güzel bir çalışmaya imza atmışsınız gerçekten… Bu arada küçük ev aletleri sektöründe robotlu üretimin henüz yaygınlaşmadığını gözlemledik… Ancak sizin üretim parkurunuzda robotlar var, öyle değil mi?

Aslında robotları biz çeşitli amaçlar doğrultusunda kullanıyoruz. Öncelikli hedefimiz kaliteyi iyileştirmek, ikinci nedenimiz verimliliği artırmak, üçüncüsü ise bazı operasyonlarda insan hatasını minimize etmek için robot kullanmaya karar verdik. Bugüne kadar robot kullanımını sınırlı tuttuk, fakat daha fazla yaygınlaştırmak için Eksen Makina olarak prensip kararı aldık. Bu yılın ikinci yarısından itibaren daha fazla robota ağırlık verip, daha fazla yatırım yapacağız. Ancak temel kriter değişmeyecek; kalite, verimlilik ve insan hatasını minimize eden proseslere robot koymak istiyoruz. Bir insanın çok kolay bir şekilde yapıp da basit bir montaj prosesinde robot kullanmak istemiyoruz. O safhaya ulaşıncaya kadar insan hatasına açık olan, çok daha başka operasyonları bulup (ki bu durum mutlaka her fabrikada vardır)  nokta atış iyileştirmelerden yanayız. Verimliliği artıracak çok fazla prosesler mevcut… Dolayısıyla Endüstri 4.0 ile tam entegre sürecimiz bitmeden evvelki süreçlerimizde, yatırım yapmak istiyoruz.

Anladığım kadarıyla ihtiyaç duyduğunuz alanlar daha çok pick&place gibi montaj hattı ağırlıklı alanlar…

Doğru… Ambalaj proseslerimiz , bugüne kadar etüt edildi ve verimlilik noktasında tatmin edici bir geri dönüş vermedi. Fakat bugüne kadar karşımıza proseslerimizi iyileştirme odaklı gelen bir teklif de olmadı. Şayet verimliliğimizi artıracak ilginç bir teklifle gelen olursa biz de söz konusu teklifleri değerlendiririz.

O halde 2018 yatırımlarınız arasında robot yatırımı var, Endüstri 4.0 süreciniz başlıyor… Bunlardan başka herhangi bir yatırımınız olacak mı?

Biz son 5 yılda yeni ürün üretirken daha fazla müşteriye hitap edip, benzer teknolojileri uygulayarak, nisbeten daha az yeni inovasyon yaparak büyüdük. Bundan sonraki büyümemizi sürekli ve sağlıklı kılabilmek için daha çok inovatif ürünlere yatırım yapacağız. Bu konuda Ar-Ge’de çalışmalarımız var. Bu çalışmalarımız çerçevesinde 2019’dan itibaren yeni ürünlerimizde, tüketicilerin hayatını kolaylaştıran inovatif ürünlerimizi pazara sunacağız.

Türk makina sektörünü hem size çözüm sunan firmalar açısından hem de küçük ev aletleri sektörü açısından değerlendirir misiniz? Türk makina sanayi sizce nerede?

Makina sanayi Türkiye’de önemli başarılara imza atıyor. Gelecekte Türkiye’nin lokomotif sektörü olma konusunda aday bir alan. Tabii elbette benim yorumlarım küçük ev aletleri sektörü özelinde, tüm makina sanayini değerlendirmem ve yorumda bulunmam pek doğru olmayabilir... Fakat görebildiğim kadarıyla sanayicilerimiz sabırla katma değerli ürünler yaratarak, kaliteli bir sanayicilik anlayışına sahip olabilirse makina sektörü, Türkiye için gelecekte önemli boyutlarda ihracat ve istihdam yaratacak bir konuma gelir. Bunu zaten Ankara görüyor... Küçük ev aletleri sektörüne iki yıl önce gümrük koruması getirildi. Biz ve yan sanayilerimiz direkt olarak 1000 kişiye ekmek götürüyor gibi olsak da aslında sektörümüz çok fazla detay barındırıyor, bu nedenle endirekt olarak çok daha fazla kişiye istihdan sağlıyoruz. Tedarikçilerimiz, onların da yan sanayileri, bizim aldığımız ham madde firmaları ve yan sanayileri derken çok fazla sayıda istihdam yaratan ve Türkiye’nin istihdamına katkıda bulunan bir sektör olduğumuz açık... Dolayısıyla makina sektörü Ankara destekliyor. Gümrük korumasının da altında yatan temel neden de bu.

Peki, bir noktada da küçük ev aletleri sektöründe merdiven altı üretim yapan çok sayıda firma mevcut. Bu sektörü sekteye uğratmıyor mu?

Merdiven altı üretim yapanlar için çok zor çünkü sadece gümrük koruması olduğu zaman üretime başlayıp, gümrük koruması azaldığı zaman üretimini kapatan firmaların uzun vadede sürdürülebilir bir büyüme sağlamalar ve ne kendilerine ne de ülkelerine maalesef imkansızdır. Bu nedenle de o tür firmalar eğer bu işe gireceklerse gerçek anlamda dört dörtlük, uzun vadeli planlarla sektöre girmeleri lazım. Bunu son 15 yılda çok yaşadık. Ankara, kısa süreli zaman dilimlerini kapsayan korumalar getirdi. Bu süreçlerde herkes kalıp yatırımı ve yatırımlar yaptı , fakat korumalar azaldığı zaman bu işin fizibilitesinin azaldığını düşünüp tesisleri kapadılar. Biz öyle yapmadık. Büyük bir sabırla uzun yıllar emek vererek, hiçbir şekilde de yatırımlarımızı durdurmadan devam ettik. Gerçekten zor ve sancılı bir süreç oldu. Ancak geldiğimiz nokta itibariyle uzun vadeli plan ve strateji çizmenin şu anda avantajını yaşıyoruz.