Ülke olarak duygusal bir yapıya sahip olduğumuz aşikar. Olaylar karşısında ilk tepkimiz her zaman gereğinden fazla oluyor. Bunun bir de avantajlı tarafı var tabi! Çabuk alışıyoruz…
Türkiye, dünya çapında yaşanan ekonomik krizin etkilerini olması gerektiğinden daha fazla hissediyor dediğimizde, bu söylemlerimiz belli çevrelerce kabul görmemişti. Sonunda ne oldu? Bununla da yaşamayı da öğrendik.

***

Üzerinde hiç düşünmeden, ani bir kararla mevcut anlaşmalarını iptal edenler, neredeyse tüm satın almalarını durduranlar ve işçi çıkaranların büyük bir bölümü, bu davranışlarını değiştirmiş gibi görünüyor.
Masrafları kısma eğilimi yerine, satışları artırma eğiliminin daha avantajlı olacağı düşünülmüş olmalı ki, özellikle satış ve pazarlama elemanları yine önem kazanmaya başladı…
Şimdilerde kriz ortamını fırsata çevirmeyi düşünen patronlar ‘özellikle rakiplerinin’ çalışanlarına transfer teklifleri götürmeye başladı. Buna tenezzül etmeyen patronlarımız da, işini kaybetmiş ‘nitelikli elemanları’ daha küçük maliyetle bünyelerine katma derdine düşmüş.

***

Şimdi bu satırları okuyanlar, hemen iş ilanlarını araştırmaya başlamasın. Bu stratejiyi kullanan patronlar genelde aracılarla iş yapmayı tercih ediyor. Küçük bir bölümü de ‘kendilerine iş başvurusu yapılmasını bekliyor’.
Böylece bundan birkaç ay öncesine kadar maliyeti çok yüksek olan insanlar, şimdilerde yüzde 50 daha az maaş teklifine, koşulsuz “evet” diyor.
Ancak bu karlı gibi gözüken iş modelinin iyi bir yatırım olduğunu düşünmüyorum. Bence bu adamlar ‘kalmak için gelmiyor, kriz bitince gidecek’! Ya da şöyle söyleyeyim, bugün transferle gelenler, yarın transferle giderler…