Gazetecilikte bir kavram vardır, ‘haberi muhabir yapar’. Sonra sırasıyla; haber müdürü, editör, yazı işleri müdürü derken nihayet sayfa sekreterine kadar haber ulaşır ve yayına verilir.
Peki, bu süreçte ne olur da özünde aynı olan haber farklı mecralarda birbirinden tamamen farklı bir halde yayınlanır?
İşte bunun cevabı biraz karışık. Genelde her yayın kendi okuyucu ve izleyici kitlesinin görmek istediği açıdan haberi yorumlar (hatta bazen de yeniden kurgular) ve yayına verir…

***

Bu tarz yayıncılığa iyi bir örneği ben yaşadım. Birkaç haftadır Haberortak.com için medya planlaması yapıyoruz. Ekonomik krizi de fırsat bilerek gazete ve TV reklamlarını kullanarak iş dünyası ve reel sektörün haber portalını güçlü bir marka yapacağız. Bunun için hemen her gazetenin reklamcılarını çağırdık ve pazarlık yapıyoruz…İçlerinden birine, şöyle bir soru sordum: ‘Türkiye’de hiç mi iyi bir şey olmuyor, neden tüm manşetleriniz hep karamsar?’
Gazetenin reklamcısı hiç tereddütsüz ve bence gayet de samimi bir tavırla aynen şu yanıtı verdi:
-“Ağabey, bazen iyi şeyler de yazıyoruz ama o zaman da telefonlarımız susmuyor. Okuyucularımız bizi gündemi takip edememekle suçluyor”…
İşte işin bir boyutu böyle! Hitap ettiği kesim ne istiyorsa o yönde bir yayıncılık yapılıyor.

***

Aynı haberi farklı sunumlarla vermenin bir de başka amacı var. Ve ne yazık ki o daha ideolojik! Yani medya gücünü kendi amaçların doğrultusunda kullanmak için gerçekleri çarpıtmak!
Buna örnek vermeye gerek yok çünkü, elinde TV kumandası olan herkes 3-5 kanal değiştirdikten sonra olayların gerçek yüzünü anlıyor (İnşallah anlıyordur!).
Buraya kadarını bir şekilde anlamak mümkün olabilir. Tiraj kaygısı, reyting kaygısı ya da varlığını sürdürme kaygısı vs.
Peki, sonunda bindiğin gemiyi batırma pahasına bile olsa bu şekilde haber ve yorumculuk yapılabilir mi?

***

Ekonomik kriz haberlerine ilişkin birkaç örneğe göz atalım… Bir kanala göre “her şey yolunda, Türkiye bu krizi fırsata çevirecek” diğer bir kanala göre “nasıl olsa tüm dünya karışacak, borçlarımızı bile ödemeyelim” görüşlerine haber ve yorum olarak yer veriliyor…
Şu an istisnanız hemen her kesimin kaderini etkileyen ekonomik krizin, her haber merciine göre farklı yorumlanması sonucu örgütsel davranışların tetiklediği görülemiyor mu?
İşin sonunda “ben söylemiştim” diyebilmek ya da kendi küçük meselen için farklı ideolojilere hizmet etmekle vatanına ve insanlığa karşı suç işlediğinin farkında değil misin?

***

Yoksa, ‘kimin karısı-kiminle yattı!’ konulu diziler, neredeyse tüm ülkeyi ekran başına kilitlerken, düşünmeyen ve sadece sürü psikolojisiyle para harcayan ya da harcamayan bir toplum mu olduk? Yoksa ben bunları yazmak için çok mu geç kaldım?