Geçtiğimiz sayıda kaldığımız yerden devam edelim.

Mesela Türkiye’den inşaat çeliği ithalatına sınır ve kota aşımına da yüzde 50’ye varan ek vergiler getirdi. Avrupa Birliği de bu yıl kendi çelik üreticisini korumak için ithalata sınır ve kota aşımına yüzde 25 ek vergi getireceğini duyurdu. Öyle ki bu uygulamalar yürürlüğe girerse Türkiye’nin çelik ihracatı 2019’da yüzde 60’dan fazla azalabilir. 

İşte katma değerli ürünlerle hizmetler geliştirmenin yerli ve milli ekonomiye katkısı budur. Bizim üreticimiz kota barajını yıkmak için çırpınırken ABD istediği ürünü, istediği fiyata ve istediği yere satıyor. Tabii iç pazardaki daralmada, çelik endüstrisinin temel müşterileri olan inşaat, otomotiv ve beyaz eşya sektörlerinde yaşanan daralma da belirleyici oluyor. Bu bir domino etkisi ve dahası:

ELMA DEVEDE KULAK

ABD’nin elma ihracatı toplam ihracatı ile karşılaştırıldığında devede kulak kalıyor ki bakın 2017 yılında Amerika’da en büyük ihracatı hangi şirketler yapmış? 

  • Apple (iPhone üreticisi ): 331,1 milyar dolar
  • ExxonMobil (petrol, doğal gaz): 330,3 milyar dolar
  • Chevron (petrol, doğal gaz): 260,1 milyar dolar
  • Ford Motor (otomotiv): 238 milyar dolar
  • General Motors (otomotiv): 221,7 milyar dolar
  • (ilaç): 176,1 milyar dolar
  • Johnson & Johnson (tıbbi malzemeler): 141,2 milyar dolar
  • Cisco Systems (telekomünikasyon cihazları): 126,2 milyar dolar
  • Procter & Gamble (ev ve kişisel bakım ürünleri): 117 milyar dolar
  • Intel (yarıiletkenler, işlemciler): 113,3 milyar dolar

1) Dünyanın mağazada metrekare başına en çok kâr eden şirketi olan iPhone üreticisi Apple, ExxonMobil’den daha çok ihracat yapmış. Çok dikkat çekici değil mi? Nitekim Trump’ın Çin ticaret savaşını başlatmasının arkasında, Apple sermayesini son yıllarda hızla gerileyen petrol şirketlerine aktarmak da var. Öyle ki Çin ticaret kotaları ile Apple’ı ABD topraklarında üretim yapmaya zorluyor. 

Peki ne oldu? Trump yerli ve milli ekonomiyi geliştirmek yerine devleti 1940’lardaki McCarthy’ciler gibi yönetmeye çalışınca; yani sermayeyi petrol şirketlerine aktarmaya çalışınca ABD kazandı mı? 
Trump katma değerli ürünlerle hizmetler geliştirmek yerine, askeri sanayi gibi devlete sırtını dayamış birkaç sektör dışında ileri teknolojiyi desteklemekten vazgeçince ne oldu? Küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliği ile global ekonomiyi bozan petrol şirketlerine odaklanınca ABD kazandı mı?

Apple geçen yıl dünyanın ilk 1 trilyon dolarlık şirketi olarak zirveye çıktı. Peki 2019 Ocak ayı itibariyle (ve Çin ticaret savaşı nedeniyle) Apple ne kadar değer kaybetti biliyor musunuz?  Tam 452 milyar dolar! Apple’ın kaybı ExxonMobil’in ihracatından 121 milyar dolar fazladır. Peki ExxonMobil 2019 yılında ihracatını 121 milyar dolar artırabildi mi? Sanırım buna hayır demeye bile gerek yok.

Demek ki ABD bile olsanız ileri teknoloji ile katma değerli ürün ve hizmet geliştirmezseniz para kaybedersiniz. Nitekim ABD’nin reel GSYİH’i Eylül 2018’de bir önceki çeyreğe göre yüzde 19,05 küçülmüştür. Gerçi Eylül 2017’ye göre yüzde 21 arttığını söyleyebilirsiniz ama bu yanıltıcı olabilir.
Örneğin ABD’de kaliteli ve nitelikli işlerlerde istihdam arttı mı? Bu soru aklınızda kalsın; çünkü yazının robotlar işsizliğe yol açar mı kısmında buna geri döneceğiz. Sonuç olarak Trump’ın telaşının altında bu gidişi durdurmak yatıyor. 

Oysa korumacılık ve klasik sermayeye odaklanmak artık eskisi gibi istihdamı artırmıyor. Tersine hükümetlerin özel sektöre borçlanmasına ve ülke ekonomisinin gerilemesine yol açıyor. ABD dikkatli olmazsa içinden çıkamayacağı bir kısır döngüye girecek.

Vergiler iş insanlarının kabusudur. Patronlar vergi vermek istemezler. Vergilerin düzgün toplanmaması ve doğru yerde kullanılmamasını buna gerekçe gösterirler. Oysa devlet bütçesi vergilerle döner. Vergilerin doğru yerde kullanılmaması vergi alınmaması için gerekçe olamaz.

Yine ABD’den örnek verelim: Trump, Amazon kurucusu Jeff Bezos ile kavgalı. Amacı Amazon gibi bir e-ticaret şirketi yerine petrol, maden vb. endüstrilerin para kazanmasını sağlamak; çünkü inşaat sektöründen geldiği için teknolojiyi yanlış okuyor: 

Robotlar ve yazılım otomasyonunun işsizliğe yol açmasından korktuğu için istihdam yaratmak amacıyla fabrikalara odaklanıyor. Dahası nitelikli istihdam yaratmaya da çalışmıyor. Bunu yaparsa kendisini destekleyen şirketlerin maaşlara zam yapmak zorunda kalacağını biliyor. Sonuçta petrol platformu gibi istisnai işleri saymazsanız eğitimli beyaz yakalılar daha yüksek maaş isteyecektir.

Oysa Amazon, diğer birçok şirket gibi Trump’ın bu hamlesini karşılamak için hükümetin yasal düzenlemelerine yönelik lobi yaptı. Öyle ki Trump’ın denge politikası gereği yapılan düzenlemelerden yararlanarak iki yıldır bir kuruş federal gelir vergisi ödemiyor! Amazon verginin tamamını masraf vb. gönderip vergiden düşüyor.

Trump, Apple’ın 452 milyar dolar değer kaybetmesine karşılık ne kadar istihdam yarattı? Aslında bu tutumuyla ABD federal gelir vergisi gelirlerinin azalmasına neden oldu. Öyleyse bir ülkenin kalkınması için gerçek çözüm teknoloji, katma değerli ürünler hizmetler ve global ekonomiye entegre olmakta yatıyor. Korumacı ve devletçi ekonomide değil. 

Ben de korumacı ve devletçi olmadan VE regülasyonları sıkılaştırmadan, bir ülkenin ekonomisini teknolojiye dayalı katma değer üreterek nasıl koruyabileceğimizi gelecek yazılarda anlatacağım. Ancak, bu yazıda dijital dönüşüme odaklanalım:

DİJİTAL GELECEK

Buraya kadar neden dijital dönüşüm yapmamız gerektiğini ve dijital dönüşümün neden bir zihniyet meselesi olduğunu gördük; ama durun, daha yeni başladık. Dijital Dönüşüm Manifestosu’na ekleyeceğim çevik dijital dönüşüm prensiplerini de şöyle sıralayalım:

  •  Yerli ve milli üretime odaklanmakla korumacı ekonomiyi birbirine karıştırmamak gerekiyor.
  • Katma değerli ürün ve hizmetler geliştirmeyen şirketler ayakta kalamazlar.
  • Devlet girişimciye destek olmak yerine her işe kendisi el atarsa, yani herkes başkasının işini yaparsa o ülke kalkınamaz.
  • Yapay zeka ile yönetilen nesnelerin interneti destekli endüstri 4.0 global ekonomiyi derinden etkiliyor. Ülkeler artık ya diğer ülkelerle birlikte kalkınıyor ya da sömürdükleri ülkelerle birlikte yoksullaşıyor. Rekabet artık paylaşım ekonomisi ekosistemiyle yürüyor.
  • Bu nedenle ithalatın ihracattan az olması gibi eski devletçi ve korumacı denklemlerin önemi azalıyor.
  • Zaten Sudan’daki 8 milyon dönümlük araziden Türkiye’ye tarım ürünleri ithal edildiği için de bunun pek bir önemi kalmıyor.
  • Önemli olan ise ihracatın katma değerinin ithalatın katma değerini aşması; yani yüksek nitelikli ihracat yapmak. Yoksa ABD’nin yaptığı gibi dünya ekonomisini kontrol ederek üretim için gereken yarı mamulleri, ham maddeleri ve madenleri ithal etmenin hiçbir sakıncası yok.
  • Yanlış olan kendi ülkenizde hiç katma değerli ürün üretmeden dışarıdan ürün ithal etmektir. Daha net bir ifade ile Sudan’daki 8 milyon dönüme dayalı ithalat rejimi sizce kaç yıl kalıcı olabilir? Süper güçler ve konjonktür gelecekte bunun yapılmasına ne der?
  • Katma değerli ürün ve hizmetler sadece yapay zeka, sensör denizine dayalı nesnelerin interneti, sibergüvenlik, e-ticaret ve robotlarla geliştirilebilir. Bunun için karar mekanizmaları ve yönetişimde yapay zeka otomasyonu şarttır.
  • ABD’nin politik, ekonomik, askeri ve kültürel gücü ise en büyük katma değerdir. Bunun için Coca Cola’yı düşünmek yeterlidir diyecektim ama gelin size başka bir örnek vereyim:

McDonald’s

McDonalds’ın gelirinin sadece yüzde 16’sını yiyecek satışından elde ettiğini biliyor musunuz? Gelirinin yüzde 82’sini ise franchising yöntemiyle emlak kiralamadan elde ediyor. Örneğin, Türkiye’de McDonald’s mağazası açmak isteyen girişimciler için dükkanı McDonald’s tutuyor ve bu mağazayı girişimciye o kiralıyor! 
Buyurun size katma değer! Hamburger işte bu katma değer yüzünden bugün bile Bağdat Caddesi, Şaşkınbakkal durağındaki McDonald’s mağazasında çok ucuza satılıyor.

Durun şunu iyice vurgulayalım: Siz hamburgeri ucuza almıyorsunuz. Aslında o ürünü sübvanse etmek için ülkemizin emlak gelirini ABD’ye devrediyor ve Amerikan hamburgerini çok pahalıya yiyorsunuz. Erenköy’de eski evleri yıkıp yerine 15 katlı apartman diken müteahhitler bile emlaktan o kadar kazanmıyor.

DEMEK Kİ 

En büyük katma değerli ürünlerden birini yönetişim (governance) modelleri oluşturuyor. Ürün ve hizmetten önce katma değerli iş yapış şekilleri geliştirmek gerekiyor. Sorun şu ki yeni iş şekilleri artık tümüyle teknolojiye dayanıyor.

Nitekim Marx ne diyor? 1) Ekonomik üretim biçimleri değişirse yönetim ve yönetişim biçimleri değişir. Buradan devam edecek olursak 2) Ekonomik üretim biçimleri teknoloji ile değişir ve 3) Teknoloji temel bilimlere yatırım yaparak gelişir.

İşte bu yüzden dijital dönüşüm yapıp Endüstri 4.0’a geçerek yapay zeka ve robotları kullanmak gerekiyor. Önümüzdeki 5 yılda ülke ve yerli sermaye olarak ayakta kalmak için teknoloji ile eğitime yatırım yapmalıyız. O da üç türlü olmalı: 1) Gençlere öğrenmeyi öğretelim. 2) Etik değerleri, değer zinciri ve değer akışı yaratmayı öğretelim. 3)  Dijital dönüşüm yapmayı öğretelim.

Robotların işsizliğe yol açmasının sırrı da katma değerde yatıyor ve onu da gelecek sayıdaki yazımda anlatacağım.