Endüstri 4.0’a geçerek maliyetleri nasıl düşürecek ve nasıl katma değerli ürünler yaratarak global pazarlarda lider olacağız? Bu soru özellikle de nasıl dijital dönüşüm yapmalıyız sorusuyla ilgili. Ancak, üretim hatlarını akıllandırınca, yazılım otomasyonuna geçince ve insanlar yerine robotları
kullanınca da işsizlik tehlikesi beliriyor.

Bunu çözmenin yolu robotları doğru şekilde kullanmak: Kısacası kâr odaklı olmak ve üretimi artırmanın yanı sıra eğitime, etik değerlere, değer zinciri yaratmaya da odaklanmak. Gençlere etik değerleri öğreterek hem kârlılığı artırabileceğimizi hem de istihdamı artırabileceğimizi fark etmek.

DİJİTAL DÖNÜŞÜM MANİFESTOSU

Dijital dönüşüm zihniyetinin temel ilkelerini ve etik değerlerini Linkedin blogumda yayınlanan Türkiye’nin Çevik Dijital Dönüşüm Manifestosu’nda madde madde sıraladım. Ancak, asıl mesele para kazanmak değil. Mesele birlikte kazanmak ve birlikte kalkınmakta… Yoksa bugün para kazanmak konjonktürü doğru
okuyanlar için çok kolay ve bunun için dijital dönüşüme gerek yok. Kurnaz ve iş bitirici olmak yeterli: Örneğin, Türkiye’de dolar kurunun artışına bağlı olarak ithalat çok kârlı bir sektör haline geldi ve yerli tarımı teşvik etmek yerine, Sudan’ın verimli topraklarından 8 milyon dönüm arazi satın alıp orada tarım yaparak bunları ülkeye ithal etmek çok kârlı bir iş oldu.

ANCAK SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL

Mesele önümüzdeki 5 yılda ayakta kalmak ve 10 yılda teknolojiyi kullanarak sürdürülebilir kârlılık sağlamak. Biz bunun için dijital dönüşüm yapıyor, endüstri 4.0’a geçiyor ve üretim hatlarında robotları kullanıyoruz. Yoksa dünyadaki ekonomik ve politik durum hızla değişebilir. Bizler teknolojiyi kullanarak öyle katma değerli ürün ve hizmetler geliştirmeliyiz ki hem bugün hem de yarın para kazanalım. Tuzu kuru konjonktürel yaklaşımlarla bunu yapamayız.

MİLLİ VE YERLİ

Bir de işin milli ve yerli üretim boyutu var. Örneğin ABD’nin uluslararası pazarlarda en güçlü olduğu sektörlere bakalım. Nedir bu sektörler? Askeri endüstri, ileri teknoloji ürünleri, sibergüvenlik, istihbarat ve tarım ürünleri. Bu sektörlerin ortak özelliği ise yerli ve milli olmasıdır. ABD ithalattan önce ihracatı desteklemektedir. Çin ile ticaret savaşanın özeti budur: ABD, Çin’e bana sattığın kadar benden satın al diyor. Öyleyse ihracat dengesi bir devlet için beka sorunudur. Katma değerli ürün ve hizmetler de ayrı bir beka sorunudur.

ELMAYI ÖRNEK GÖSTERELİM Mİ?

Dünyanın en büyük ikinci elma üreticisi ABD, beşinci elma üreticisi de Türkiye… Türkiye 2018 yılında 245.535 ton elma ihraç ederek 95,5 milyon dolar gelir elde etti. ABD’nin ise elma ihracatı gelirleri 2013’ten beri yüzde 8,7 azaldı. Ancak, 2017’de 911.700 ton elma ihraç ederek 975,2 milyon dolar gelir elde etti. Kısacası Türkiye 2017’de 1 ton elma satıp 388 dolar kazanırken, ABD 1 ton elma satıp 1070 dolar kazandı; yani kabaca bir hesapla elmayı bizden 2,75 kat pahalıya sattı. Biz neden satamıyoruz? Elma türleri arasındaki kalite farkını dikkate alsak bile arada bu kadar fark olur mu? Bu fark yalnızca rekolte ve piyasa koşullarıyla açıklanamaz. İşin içinde başka bir iş var.

Bugün Amerikalılar devletin kağıt para basma masrafı ile paranın satın alma gücü arasındaki farktan ekmek yiyor. Bütün dünyada bu böyledir. Ancak, ABD dijital dönüşüm yaparak tarım ile teknolojide 60 yıl önce katma değerli ürün ve hizmetlere geçti. Ona bakacak olursanız modern teknolojiye dayalı tarım yapan Hollanda, ABD’den 270 kat küçük olmasına karşın dünyanın ikinci büyük tarım ülkesi. Bu bile şapkayı önümüze koyarak düşünmeye yeterli; ama ABD’nin yaptırım ve kota gücünü de unutmayalım… Devam edecek….