Büyük fabrikaları ziyarete gittiğimizde gözümüze hep kazasız geçen iş gücü tabelaları çarpar. Özellikle son 20 yılda emniyet temel bir hedef haline geldi. Bir yandan insan hayatının paha biçilemez değeri, diğer yandan kazaların üretkenliği azaltıcı etkisi ve bunlara eklenen yasal çerçeve kurumları ciddi adımlar atmaya zorladı. Bu zorlama risk tabanlı modellerin, örneğin FMECA’nın doğmasına yol açtı. Modelleri titizce uygulayan fabrikalar çok şey kazandı; insana, üretime, ekipmana ve çevreye yönelik kayıplar azaldı.  

Atölyeleri ziyaretimde ise sıklıkla gördüğüm bypass edilen emniyet çözümleridir. Işık bariyerinin karşılıklı parçaları bir tarafta öpüştürülmüş, butonlar devre dışı bırakılmış, mahfazalar kenara konmuş, alarmlar pasifize edilmiştir. Patron zaten operatöre; “Benim bu makinadan kazanacağım para şu kadardır, kaza geçirirsen bunu sana kaybettiğin uzvuna karşılık veririm. Dikkatli ol, ne sen uzvundan ne ben paramdan olmayalım.” demiştir. Bu modeli uygulayan atölyeler de çok kazandılar; üretkenlikleri, ciroları arttı. 

Atölyelerin bu yaklaşımına fabrikalardan eleştiriler gelir. İnsan hayatına gereken değerin verilmediği gibi... Ancak atölye sahipleri de fabrikalarda da aşırı emniyet mühendisliği yapıldığını iddia ederler. Dokunulmazlık sahibi emniyet mühendisleri adeta paranoya düzeyinde eğitim, proje, donanım yatırımı yapar derler. Her iki taraf da haklıdır. Atölyelerin emniyet bilincine olduğu kadar, fabrikaların optimizasyon bilincine ihtiyacı vardır.