Her şey 1998 yılında başladı. Daha zemin kaplaması bile olmayan bir ofiste. Elimizde sadece yapmak istediğimiz işlerin listesi vardı. Bir de mangal gibi yüreğimiz.
Dergiler çıkarmak istiyoruz, fuarlar yapmak. Kataloglar, ajans hizmetleri, internet işleri… Gazeteler yapmak istiyoruz, hem basılı, hem internetten yayın yapan. Radyo ve TV projelerimiz var... Ama dedim ya, tüm bunları yapmak için elimizde bir iş programımız var, bir de mangal gibi yüreğimiz. Yani maddi olarak hiçbir imkanımız yok.
Benden yaşlı bir aracımız var, kapı sacları delik (1971 model). Araç seyir halindeyken içeri rüzgar giriyor. Üşümemek için araçta palto ile oturuyoruz.
Araç lazım ama o günün öncelikleri içinde bize lüks. Derken aracı satıyor ve birkaç kuruş olan parasını şirketin ilk sermayesi olarak bankaya yatırıyoruz.
Elimde hesap cüzdanı, soluğu banka müdürünün yanında alıyorum. Müdüre aynen şu ifadeyi kullandığımı hatırlarım: Şimdi ben sizden çek karnesi isteyeceğim, siz bana biraz çalışalım ve görelim diyeceksiniz, öyle değil mi? ``Evet`` diye yanıtlıyor şube müdürü. Yeniden sözü alıyor ve şunları söylüyorum: Ben art niyetli biri olsam hesabıma birkaç kez para yatırır ve çekerim. Bir süre sonra çek vermek için siz beni ararsınız. Bankacılık güven ister, biz gerçekten iyi işler yapmak istiyoruz; bizi lütfen destekleyin… Bu konuşmanın ardından istediğim çek karnesini bir hafta içinde gönderdiler.

İlk yayınımız

İlk ürünümüz, 13 rakibin olduğu bir sektöre yeni bir dergi oldu. Çılgınca adetlerde dergiler basıyor, dağıtım için kredi kartlarımızı kullanıyoruz. Dağıtım giderimiz yüksek olduğu için, reklam fiyatlarımız da rakiplerimize oranla biraz yüksek oluyor. Sektöre bunu anlatmak için çok uğraş veriyoruz ama nafile! Kimden reklam istesek cevap hep aynı oluyor. ``Biz X dergiye şu paraya reklam veriyoruz, alırsanız siz de yayınlayın``. Şimdi ne olacak? Önümüzde sadece 2 seçenek var: Ya dağıtım adetimizi düşürecek ve her reklamı alacaktık ya da başka finans kaynakları bulacaktık.

Dostlarımız

Soluğu birkaç dost ve müşterimizin yanında aldım ve içinde bulunduğumuz durumu paylaştım. Verdikleri cevap aynen şu oldu: ``Bizim reklam fiyatımızı artır ama sakın doğru bildiğin yoldan dönme``… Biliyorum, çok az insana böyle dostlar nasip olur.

Büyük markalar

İş dünyasında çok önem verdiğim bir konu var. `Eğer yaptığınız işle sektörün en büyükleri ilgilenmiyorsa o iş henüz olmamış demektir`… Buradan hareketle aklımda sektörün en büyük firmalarından biri var. Ofisimden her çıktığımda sekreter arkadaşa, beni X firmanın genel müdürü olan X kişi arayacak diyorum. Her ofise döndüğümde de arayıp aramadığını soruyorum. Oysa o yıllarda bu firmanın genel müdürü, benim varlığımdan bile haberdar değil. (Şimdi o firma en iyi dost ve müşterilerimizden biri)

İletişim, yenilik ve insan

Kuruluş tarihimizden bu yana 2 büyük ekonomik kriz de dahil olmak üzere her yıl büyüdük. Bunda en büyük etkinin; sürekli iletişim, sürekli yenilik ve insana verdiğimiz değerde olduğunu düşünüyorum.

Ve Ortak Gazetesi

İşte böyle bir süreçten geçerek bugünün birkaç milyon dolarlık bir şirketi doğdu. Bugün 9 dergi, 1 insan kaynakları gazetesi, 2 katalog, internet yayıncılığı ve fuar işbirlikleri derken, şimdi de İş Dünyasında Ortak Gazetesi’yle karşınızdayız. Bu yayınımızla en büyük hedefimiz, iş dünyasında yöneticilerin görüşlerini yansıtmak ve 150 bin gibi ciddi bir tiraja ulaşmaktır. Bunun zor bir hedef olduğunun farkındayım. Ancak bu gazeteyi yayınlayan şirketimizin nasıl bir süreçten geçerek buralara geldiğini ve iş disiplinini bunun için paylaştım. Biz bu inançla, bu zor hedefi de başarabiliriz. Siz yeter ki bu heyecanımıza da ‘Ortak’ olun.