Çünkü Türkiye’de çok az firma öz kaynaklarıyla iş yapı yor. Yani çok büyük bir kesim ‘olmayan parayla!’ alışveriş yapıyor.
Kendi yaptığı işten tahsilatını yapabilirse tedarikçilerine borcunu ödüyor, tahsilat yapamazsa da hiçbir şekilde ödeme gücü bulunmuyor!
2009 yılında bu durumda olan firmaların küçük bir bölümü kapandı. Birçoğu şu ya da bu şekilde varlığını sürdürüyor ama direnme güçleri (yani başkasının parasıyla iş yapma güçleri) tükenmek üzere!

Kim bu firmalar
Peki, öz sermayesi olmayan ya da sınırlı bir sermaye ile iş yapmak için sürekli firma kuran kişiler kim? Tek ortak noktaları müteşebbis (girişimci) ruhları! ‘‘Elin işinde çalışamam, ille de kendi işimi yapacağım’’ diyen, firmasını kurunca da her fırsatta da; ‘‘Kendi işimi yapacağıma işçilik yapsaydım daha çok kazanırdım’’ diye dert yanan kişiler hem kendilerini
hem de tedarikçilerini zora sokuyorlar…
Elbette tehlike bu tarz firmalardan uzak durmakla geçmiyor!
Bir de yanlış yatırım yapan ve değişime ayak uyduramayan firmaların saçtığı tehlike var tabii.
O firmalar da 2010 yılında çok can yakabilir diye düşünüyorum.

Çözüm için ortak hareket edelim
Hemen her firmanın sektörde yaşadığı bu tarz olumsuz deneyimleri vardır. Bu deneyimleri paylaşabileceğimiz yasal bir platform olmadığı için aynı hatalar başka firmalarca sürekli
yaşanabiliyor.
Bunu asgariye indirmek için iş yapacağımız firmaları mutlaka önceden araştıralım.
Hepsinden önemlisi tanıdığımız ve iyi niyetli olmadığına emin olduğumuz firma ve şahısları dost meclisinde mutlaka dile getirelim.
Örneğin bana bu konuda görüşlerim sorulduğunda doğru bildiklerimi paylaşmaktan asla üşenmiyorum.
Çünkü sanayiciyle sahtekarın birbirinden ayrılmasının hepimiz için ortak menfaat olduğunu düşünüyorum.
Not: Bu arada sap ile samanı birbirine karıştırmayalım sakın! İyi niyetli ve geçici sorun yaşayan firmalara gücümüz nispetinde destek olmaktan da sakınmayalım.