Medeniyet malzeme üzerine kurulmuştur. Malzemeleri icat etmemiz, geliştirmemiz, onların atomik yapılarını ve üretim süreçlerini kontrol edebilmemiz enerjiden tıbba, otomotivden savunma sanayine kadar pek çok sektörü ileri taşıyor. Bugün uçağa binebiliyorsak, uyduları fırlatabiliyorsak, telefonu iş yeri, banka, sinema gibi kullanabiliyorsak, lazer ile ameliyat olabiliyorsak mühendislik malzemeleri geliştirebildiğimiz içindir.

Mühendislik malzemelerinin çoğu halk tarafından bilinen nesnelerdir. Örneğin; çelik. Ülkemizde çelik üretimi çok yüksek! Bu yıl rekor kırarak 37,5 milyon ton çelik ürettik. Dünyanın toplam üretimi 881,5 milyon ton. Sıralamada sekizinciliği aldık. 

Bir diğer mühendislik malzemesi örneğimiz alüminyum. Türkiye bu alanda da büyük bir üretici! Yıllık alüminyum levha üretimi 298 bin ton. Folyo üretimimiz de 117 bin ton. Hem çeliğin hem alüminyum folyo ve levhanın yarıdan çoğunu ihraç ediyoruz. İlk bakışta hiç de fena bir durum değil. Hele ihracata bu kadar ihtiyacımız olan zamanda. 

Ama bizim çelik ve alüminyum sadece mühendislik malzemeleri. İleri mühendislik malzemeleri değiller!

Çeliği ortalama kilo fiyatı 0,8 dolardan, ihraç ediyoruz. Bizim ürettiğimiz çelik ile buzdolabı, mobilya, araba yapılabiliyor ama roket yapılamıyor! Roket yapacaksak gereken çeliği ithal etmemiz gerekiyor. Roket çeliği ileri mühendislik malzemesi, kilo fiyatı 80 dolar.

Alüminyumu ortalama üç dolardan ihraç ediyoruz. Bizim ürettiğimiz alüminyum ile pencere doğraması yapılabiliyor, ama uçak kanadı yapılamıyor. Uçak kanadı için gereken alüminyum ileri mühendislik malzemesi, kilosu da 40 dolar civarında. 

Türkiye geleceğe hazırlanacaksa ileri mühendislik malzemeleri geliştirmeyi de becerecektir! Asıl önemli olanın burası olduğunu anlamamız gerek.